Evet yeni bölümle geldim. :)) Artık hafta da bir bölüm atacağım. CUMA akşamları yükleyeceğim bölümleri. Ondan önce hafta içi atamam. Eğer yine elimde bölüm fazla olursa, sizde biliyorsunuz ki bekletmeden atıyorum. Haftada 2 bölüm atarım. Ama diğer türlü tek bölüm atmayı düşünüyorum. Vote ve yorumların artmasını çok istiyorum gerçekten. Bu bölümü 'Zeynepelebi9' adlı okuyucuma ithaf ediyorum. Umarım beğenir.
Keyifli Okumalar. :))
"Sen yeter ki iste. Biz birlikte olduktan sonra sevmeyide öğreniriz."
"Seni çok seviyorum Zeynep."
"Bende seni çok seviyorum."
"Ellerini tutuyorum güzelim. Bırakmaya da hiç niyetim yok. Çünkü bu eller bugün birbirine mühürlendi. Aramızda ki aşkla hemde."
"Ne olursa olsun bırakma olur mu?"
"Bırakmam güzelim, bırakmam."
Kerem oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geliyor. Koltuğun en köşesine otururken benide göğsüne çekiyor. Sıkıca sarılıp yaslanıyorum ona. Burnuma kokusu geldiğinde bugün bir şeyi daha öğreniyorum. Ben artık onu bırakamam ki. Belki dakikalar belki de saatler ama ikimizde ağzımızı açıp tek kelime etmiyoruz. Konuşacak şeyimizin olmadığından değil, bu anı bozmak istemiyoruz. Sıkı sıkı sarılıyorum. Sanki bıraksam bu büyü bozulucak gibi. Korkularım tüm bedenimi sararken, gerçek olmamasından korkuyorum. Kafamı göğsünden kaldırıp yüüme yaklaştırıyorum. Önce sağ yanağını sonra sol yanağını öpüyorum. Kerem ise gülüyor.
"Ne yapıyorsun güzelim?"
"Sadece emin olmak istedim." :D
"Hmm. Öyle mi?"
"Evet."
"O zaman ben biraz yardımcı olayım mı?"
"Nasıl?"
"İşte böyle."
Kerem ellerini yüzüme sabitlerken gözleri gözlerimdeydi. Yavaş yavaş gözleri dudaklarıma kaydığında kalbimin gürültüsünü duymamasını umut ettim. Dudaklarımı örten dudaklar beni kendimden geçirirken farkında olmadan bende ona ayak uyduruyordum. Öpüşürken gülümsediğine yemin edebilirim. Ne kadardır kapattığımı bilmediğim gözlerimi açıyorum. Karşımda mutluluktan gülümseyen Keremle istemeden kızarıyorum. Nasıl davranacağımı bilemediğimden elim ayağıma dolanıyor. Tam kalkmış mutfağa kaçıyordum ki Kerem'in kolumdan çekmesiyle kucağına düşüyorum. Hafif sıkıntılı bir ses duysamda, duymamış gibi yapıyorum. Kulaklarım alev alacak sanırım.
"Nereye kaçıyorsun güzelim."
"Ben... Ben kaçmıyordum ki. Su alıp gelecektim."
"Hı tamam. Niye bu kadar kızardın ki sen?"- karşıma geçmiş muzurca soruyordu.
"Keremm. Yapma lütfen."- başımı göğsüne yasladım. Yüzüm şuan mora bile dönmüş olabilir.
"Ne yapıyor muşum ? Sen söyle."
"İşte bunu yapıyorsun."
"Bu ne güzelim. Hem ben belki sevgilimin ağzından duymak istiyorum."
"Ne dedin sen?"
"Bir şey söylemedim. Senin ağzından duymak istiyorum dedim."
"Emin misin?"
"Evet canım."
"İyi."
Dememişmiş. Deme zaten! Utanma falan kalmadı. Al işte yine belirsizlik. Ben onu seviyorum, o beni seviyor ama 'neyiz?' belirsiz. Onun üzerinde hangi sıfatla söz sahibi olabilirim. Aynı şey onun içinde geçerli.