Merhaba canlarım. Ben geldim ve gelirken de okuyan, beğenen olur belki diye de bölüm getirdim. Elimde hazır bölümler var ama ben biraz zaman aralığında atmayı istiyorum.
Bu hikaye benim için yeni bir başlangıç. Ve güzel olmasını istiyorum. Lise 3 öğrencisiyim ve bilinen üzere derslerim ağır. Elimden geldikçe güzel bölüm atmaya çalışacağım. Neyse ya çok konuştum. :D
Efe karakterini İbrahim Çelikol canlandıracak.
Ali karekterini Burak Çelik canlandıracak.
Rose için karar vermedim. İstediğiniz oyuncuyu düşünebilirsiniz. (Öneriye açığım.)
Keyifli okumalar. :))
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp Ali'ye "Yukarı odalardan birini kullanabilir miyim?" diye sordum. Kafasını tabi der gibi salladı. Koşar adım merdivenlerden çıktım. Efe diğer taraftan "hey Zeynep orada mısın?" gibi sorular sorarken kendime geldim.
"Şey Efe özür dilerim. Ben bir an öyle söylemek zorunda kaldım. Beni burdan bir an önce gelip alır mısın? Bir şey sorma lütfen!" - Yüzümden süzülen yaşı elimle sildim.
"Neredesin? 10 dakikaya oradayım bebeğim." - Sesinde anlayamadığı bir tını vardı.
"Adresi mesaj atıyorum. Sen gel yeter." - Evin adresini mesaj olarak attıktan sonra kendime çeki düzen vererek merdivenlerden aşağı indim. Keremle Rose sarılmışlar, konuşuyorlardı. Beni gördükleri halde devam ettiler. Herkes sanki ben görünmezmişim gibi davranıyordu.
"Eh yeter be. Sanki ben zorladım, takıldım peşine. Çokta umurumda!"- diyemiyorum çünkü Kerem umurumda. Off lanetliyim ben kesinlikle. Valla net.
Efe benim eski sevgilim. Biraz gücünü zor kontrol ediyor. Şiddeti seviyor ama bana değer veriyor, umursuyor. Seviyor da niye ayrıldınız diyeceksiniz; Londra'dan gelen kuzenimi tanımayıp önce onu dövüp sonra bana tokat attığı için. Tokatı atarken herkes görmüştü Kerem hariç.
Ben yine eskiye dönmüş anılarımla boğuşurken Kerem'in Rose ile öpüştüğünü ve diğerlerinin de "ooo, abi odanız var. Gidin orda yapın ne yapıyorsanız." dediklerini duyarken yanağıma düşen yaşları sildim. Neredesin Efe..
Keremle Rose hala öpüşürken kapının çalınmasıyla yerimden fırlıyorum. Ali'nin "dur ben bakayım" demesini umursamadan açıyorum.
"Efe!" - yanaklarımdan süzülen yaşlara engel olamıyorum. Herkes bize bakıyor açıklama beklercesine. Nah!
"Bu kadar özlediğini bilmiyordum bebeğim. " - yüzündeki gülümseme metrelerce uzaktan belli oluyordu.
Herkesi tanıştırıp sıra Kereme geldiğinde " Sevgilim Efe. Bizim fakülteden Kerem. İşletme okuyor. " diyorum. Onu kendi laflarıyla vurmuştum ve Efe hariç herkes anladığında şaşırmıştı.
"Memnun oldum beyler ve güzel bayanlar. Sevgilimi özledim ve almaya geldim görüşürüz" - demek sensin Kerem. Seni bir daha unutmam asla!
Efenin beni kucağına almasıyla ağzımdan kıkırtılar kaçırsam da umurumda değil. Görürsün sen Kerem Bey!
"Ya Efe. Yapma bırak hadi yürürüm ben. " - sesim keyifliydi. Ama mızmızlanmayı seviyordum.
"Hayır bir kere bıraktım seni. Bir daha asla bebeğim." - Zeynep'e affettirecektim bir şekilde kendimi.
Ben efenin kucağında arabaya ilerlerken arkama dönmeden " görüşürüz" diye bağırdığımda onlarında " mutlu olun, görüşürüz" dediklerini duydum. Kerem'siz nasıl olacaksa o!