Aslında bugün bölüm atmayacaktım ama yine dayanamadım. 3 ay gibi bir sürede 34.bölümü yayımlıyorum. Hızlı atıyorum bölümleri sizde farkedersiniz ki. Neyse. Umarım beğenirsiniz.
Keyifli Okumalar. :))
-Zeynep-
Şuan hayatımı geriye doğru tarasam , Keremle tanıştığım güne gider aklım. Şüphesiz hemde. Okula girince gözüme çarpan ; duruşu, bakışı, kendine has tavırları bile beni ona çekmişti. Biraz ileriye sarsam aklıma gelecek olan mezuniyet. Biraz daha yakına, aylar öncesine gitsem, Uludağa gitmeden önceki hastanedeki hallerimiz gelir gözüme. Çok yakına gitse düşüncelerim, o lanet geceye gelir. Kerem'i son gördüğüm hal gelir gözümün önüne. Efe ve adamlarına rağmen beni arkasına alıp koruması. Sarhoş olmasaydı yine hem kendini hem beni savunurdu. Bebeğimiz olacağını duysa hiç bırakmazdı. Şimdiye kadar kurtulduysa bulurdu beni, bizi. Hadi ben kendimi geçiyorum ama o bebeğimizi bırakmazdı. En azından şuan benim gibi hissetseydi bırakamazdı.
Kerem'i bulana kadar her şeyde ikilemde kalacağım . Var mı yok mu? Sever mi sevmez mi? İster mi istemez mi? En önemlisi yaşıyor mu? Diğer seçeneği aklıma bile getirmek istemiyorum.
En kötüsüde bebeğim büyüdüğünde ' babam nerde? babam kim? neden yanımızda yok.' dediğinde canımdan can gidecek. Ne cevap vereceğim. Baban Kerem SAYER. Nerde olduğunu, neden yanımızda olamadığın ise bilmiyorum. Yaşıyor mu meçhul yavrum mu diyeceğim. Bu nasıl bir acıdır. Varla yok arasındayım. En ağır taraftayım. Bir gerçek hayatımızı belirleyecek. Tüm soruların cevaplarını bulacağı gün. Belki...
İçeri girecek cesareti bulamıyorum kendimde. 'Ya oysa?' sorusu düşüncelerimi, beni kemirirken korkuyorum. Halo koluma dokunup konuşuyor.
"Ben gireyim istersen teşhis için. Hamilesin ve düşük tehliken varken bu zor olur sana."
"Ben tek giremem. Yapamam. Kalbimin üzerinde tonlarca yük var sanki. Belkide içerdeki gerçekle tonlarcası daha eklenecek ama artık buna bir açıklık getirmeliyiz."
"Tamam. Seninle ben gireyim içeri."
"Kendimi çok kötü hissediyorum ama yapmalıyım."
"Gel koluma tutun girelim."
"Tamam."
Yavaş adımlarla korka korka ilerliyorum. İlk defa bir gerçek bu kadar zorluyor beni. İçeride karşılaşacağım durum belki beni ikilemden kurtaracak ama canımıda alıp götürecek. Belkide son defa diye içeri girmek istiyorum. Son defaysa diye görmek istiyorum. Kapı kolunu yavaşça indiriyorum. İçerinin soğukluğu şimdiden içimi ürpertiyor. İliklerime kadar hissediyorum.
İçerisinin soğukluğu dahada ürpermemi sağlarken bu odadan iyice korkuyorum. Halo yanımda olmasa düşüp bayılabilirim. MORG! Normal bir insan bu dört harfi duyduğunda iliklerine kadar korkutabilecek bir kelime. Ben kelimeyi geçtim. Belkide içerdeki soğuk bedenlerden biri sevdiğim adam! Canımdan çok sevdiğim, bebeğimin babasıysa. Bizden hariç içerdeki görevli kapağı açıp üzerindeki örtüyle birlikte çkiyor. İçim ürpere ürpere istemeye istemeye gidiyorum. Elim gitmiyor örtüye. O örtünün altında sevdiğim adam olduğunu bilmek istemiyorum.
Tamam Kerem soğuk biri ama kalbi sıcak. Elleri sıcak. Gözleri buzdan kristal ama ardı sıcak. O yeşil gözleri bile sıcak geliyordu bana. Tanıyorum onu, seviyorum.