17.Bölüm - Sadece inanmalısın, bize!

1.4K 66 4
                                    

Meraba arkadaşlar. :)) Dün 3. bir bölümden bahsetmiştim ama yorumlara olan az ilgiden dolayı yüklemedim.  Eğer bugün yorumlar artarsa bununla birlikte bugün toplam 3 bölüm atmış olacağım. Lütfen çok kısada olsa düşüncelerinizi belirtin. Bunu her hikayenin başında duyurmaktan bende sıkıldım inanın. İyi ya da kötü bir yorum lütfen. Emeğe saygı için en azından. Sessiz okuyucularım artık kendilerini belli etsinler.  :)) İlk defa bölümü birine ithaf edeceğim. Belki daha önce hiç okumadı hikayemi ama ben onun hikayesinin bağımlısıyım. "guneshazan" adlı yazarımıza ithaf ediyorum.  Umarım beğenir.^^

Keyifli Okumalar. :))

-Zeynep-

Karşımda Kerem uyumasa hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. İçimde öyle fırtınalar kopuyor ki her tarafı yerle bir ediyor. Tutunacak dal arıyorum ama yok! Çünkü Kerem beni limansız bıraktı. Benim ona olan aşkımı bile bile. Bana güvenmiyor. Ben yuvarlanırken Yavuz beni tuttuğu için bir jestte bulunmak istemiştim. Yanlış anlaşıldım. Bir diğer sebep ise korkaklığı. Aşktan korkuyor. Bizden kaçıyor..

Saat gecenin kaçı ve benim gözüme gram uyku girmiyor. Kerem sızıp kaldı. Yüzüne bakamıyorum.  Bakarsam yine yumuşarım. Her şey yolunda gidiyor derken, o yol bizi yine ayırıyor. Sabah kalktığında belki de hiçbir şey hatırlamayacak ama ben hatırlıyor olacağım. Belki de kendindeyken söyleyemediklerini  sarhoşken söyledi. 

Yatakta çıkıp kıyafet dolabına gidiyorum. Dolaptan kendime bir hırka alınca kapatıyorum. Geri dönüp ellerimi Kerem'in ceplerine koyup odasının kartını çıkartıyorum. Hızla odasına ilerliyorum. Dolabın altından valizini çıkartıp yatağın üzerine bırakıyorum. Dolaptaki kıyafetleri içine tek tek yerleştirirken  yeşil kazağı gözüme çarpıyor.  Elime alıp kokladığımda istemsizce dökülen gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Yanağımdan tek tek süzülürken elimin tersiyle siliyorum. Yeşil kazağı yana koyarak diğerlerinden ayırıyorum.  Valizin ağzını kapattığımda bir elime valizi,  diğerine ise yeşil kazağı alarak odadan çıkıyorum.  Kendi odama sessizce giriyorum. Sıra kendi valizimde!

Saatler birbirini kovalıyor  ama ben hala  uyanığım. Kerem içini döktü ve uyudu. Peki ben kime ne anlatmalıydım? Beni bırakıp giden anneme mi? Ölen babama mı? Uzağımda olan Buseye mi? Hangisine anlatabilirdim. Hangisinin göğsünde ağlayabilirdim?  Yüzüm gülse de acılarım günden güne katlanıyor. Şimdi sıra Kerem'i uyandırmakta. Kendimi toparlayarak yanına gidiyorum. Omzundan sarsarak sesleniyorum.

"Kerem?"

"Hııı."

"Kalkar mısın?"

"Gözümü bile açamıyorum Zeynep. Başımda ağrıyor."

"Uyanmalısın."

"Azıcık daha lütfen."

"Kerem hadi kalk artık. Uyanmazsan İstanbul'a tek dönmek zorunda kalacağım."

"Nee?"

"Dün gece tatil bizim için bitti."

"Neler oluyor Zeynep. Ben nasıl geldim buraya?"

"Hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi?"

"Hayır. Zeynep yo..yoksa ben bir şey mi yaptım sana."

"Öyle bir şey olmadı. Daha söylediklerini bile hatırlamıyorsun. Çok güzel gerçekten."

"Ben elimi yüzümü yıkayıp geliyorum hemen, bekle!"

Hızlı adımlarla banyoya ilerliyorum. Ah aptal kafam ah. Bu kadar içmemeliydim. Böyle olacağını bilmeliydim. Farkında olmadan neler söyledim belki de kıza. Elimi yüzümü yıkayıp dıarı çıktım. Zeynep koltuğa oturmuş beni bekliyor. Ellerini  birbirine kenetlemiş. Huzursuz, kaşları çatık ve yüzü gülmüyor. Yine her şeyi berbat ettim anlaşılan..

Sevmek Zor İş [ZeyKer]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin