HATIRLATMA
Melih yerde yatıyor, üzerinde olan kişi de yumrukluyordu. Bir dakika! bu kişi...
"Ege!"
****
"Ege! Lütfen durun! Kimse yok mu? Ege! Bırak hadi ne olur! Melih! Kime diyorum ben! OF!"
Gecenin sessizliğine karışan haykırışlarım dışında bir tepki veremiyordum. Ege, Melih'e fırsat vermeden aralıksız yumruklarını geçiyordu. Hissettiğim duygu sadece korkuydu. Ege'ye zarar gelme korkusu...
Bir süredir Ege ile yüz yüze gelip konuşmak istiyordum fakat o, ona gidebileceğim tüm kapıları yavaş yavaş kapatmaya başlamıştı. Onu görmek için düşündüğüm, karşılaştığımızda söyleyeceğim sözleri zihnimde devamlı tasarladığım insanı şuan gördüğüme bile sevinemiyordum. Böyle karşılaşmak istemezdim. Ya benim yüzümden başına bir şey gelirse? Ya geri dönüşü olmayan şeyler yaparsa? O zaman ne yapardım? Bakabilir miydim Ege'nin yüzüne? Affedebilir miydim kendimi?
"Öldürürüm lan seni! Bir daha ona dokunursan öldürürüm seni duyuyor musun beni it!"
Ege'nin öfkeyle Melih'e bağırması, Melih için hiçbir şey ifade etmiyordu, bunu görebiliyordum. Kaşının ve dudağının patlamış olmasına rağmen sinir bozucu şekilde gülüyordu.
"O biraz zor! Dikkat et o ölen sen olma!"
Ege sinirle Melih'in yüzüne bir yumruk daha geçirdi ve konuşmaya devam etti.
"Ulan! Sizin gibiler yüzünden hiçbir kadın rahat değil! Sizin gibi kalleşler yüzünden insanlar diken üstünde! Senin yüzünden bu kız bu halde! Öldüreceğim lan seni! Cesedini dahi bulamayacaklar!"
Ege gözünü kırpmadan yumruklarını Melih'e gelişigüzel geçirmeye devam ederken bir anda Melih Ege'yi üzerinden yanına doğru atıp hızlı bir şekilde altına aldı. Bu sefer yumruklarını geçiren Ege değil, Melih idi. Olduğum yerde korku dolu gözlerle olanları izlemek yerine bir şey yapmalıydım. Ama ne? Birkaç saniye zihnimi düşünmeye zorladım. Arkadaşlarımızı çağıramazdım. Hepsi bulunduğumuz yere uzaklardı. Çağırsam bile muhtemelen olay daha da sarpa sarardı. Buradan Melih'in cesedi kalkardı. Ki bu da isteyeceğim son şey. Biricik arkadaşlarımın bir gereksiz yüzünden katil olmasını istemezdim. Bize şu durumda kolluk kuvvetlerinden başka kimse yardım edemezdi.
Polisi aramak üzere cebimden telefonu çıkartmaya yeltendim. Ah HAYIR! Telefonum yok! En son aramak için telefonu elime almıştım fakat o sırada Melih gelip buna engel olmuştu. Daha sonra da Ege gelip kavga etmeye başlamışlardı. Muhtemelen telefon kavga esnasında yere düşmüştü. Telefonu bulmak için hızla bakışlarımı kavga eden ikiliden ayırıp yere çevirdim. Gözlerimle bulunduğumuz yerin az ilerisinde bulunan sokak lambasının yaydığı loş ışıktan faydalanmaya çalışarak seri şekilde yeri taramaya başladım.
"Neredesin? Hadi ya! HAH! İşte buradasın"
Korkudan titreyen elimle yerde bulunan telefonu aldım ve Ege ve Melih'ten gözlerimi ayırmadan numarayı tuşlayıp kulağıma götürdüm.
"As.. Asya! Kapa. O. Telefonu."
Bir yandan Melih ile boğuşan bir yandan da bana bir şeyler anlatmaya çalışan Ege'ye kaşlarımı çattım.
"Ne!"
Yardıma ihtiyacımız vardı. Neden kapamamı istiyordu, anlamamıştım. Ancak şuan Ege'ye güvenmekten ona inanmaktan başka şansım yoktu. Bir bildiği olmasa böyle bir şey söylemezdi.
"Emniyet Genel Müdürlüğü, buyurun.
Açılan aramadan gelen sesle telefonu kulağımdan indirdim ve kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞEN YOLLAR
ChickLitAldatılmanın verdiği hasarla sevilmeye dair olan inancını yitirmiş bir kız; yıllarca kavuşamamanın getirdiği yorgunluğa rağmen bir kez olsun sevmekten vazgeçmeyen bir adam. Hayat bu iki insanın yolunu nasıl kesiştirecek kim bilir... . . . Yolumuz...