Güneş her yeni bir güne umutla doğarken, insanoğlu dünya telaşesinin türlü koşuşturması içinde kayboluyor, geçen giden zamanın farkında bile olmuyordu. Ta ki yaş aldıkları yeni bir güne uyanana kadar.
Sabah hiç olmadığım kadar enerjik ve heyecanlı uyanmış, öğle saatlerine kadar elimdeki tüm işleri bitirmek için canımı dişime takıp çalışmıştım. Göksu'nun evlenme teklifi almasının üzerinden 1.5 ay, benim ise kendi ofisimi kurabilmemin üzerinden tam tamına 1 ay geçmişti. Bu süreçte tabi ki en büyük destekçim başta ailem olmak üzere arkadaşlarım ve Ege'ydi. Her ne kadar çalışıyor olsalar da hiçbir konuda yardımlarını esirgememiş, en küçük fırsatlarında yanımda olmuşlardı. Ama bu yoğunluk arasında şüphesiz kendisini bariz bir şekilde belli eden bir kişi varsa o da Ege'ydi. Çalıştığı ofiste mola verdikleri an soluğu yanımda alıyor ve ofisin tüm tadilat ve düzen işlerinde bana yardımcı oluyordu. Her ne kadar çalışma alanlarımız benziyor olsa da onun sadece ben olduğum için yanımda olduğunu bilmek ve hissetmek her şeyin üzerinde bir duyguydu. Onca baş başa kaldığımız an olmasına rağmen ben bir şekilde açıklayamamıştım hislerimi. Ya telefon çalıyor, ya biri geliyor ya da Ege sanki hissediyormuş ve bunu duymak istemiyormuş gibi söyleyeceğim anlarda farklı bir şey bularak yanımdan ayrılıyordu. Ceyhun'un evlilik teklifi ettiği akşam söylediği her zaman devam edeceği hislerinin bazen olmadığını düşünüyordum. Bu da benim cesaretimi kırıyor, alacağım tepki karşısında endişe duymama neden oluyordu.
Kolumdaki saate bakıp memnuniyetle gülümsedim ve oturduğum masanın başından kalkıp ofisten ayrıldım ve en yakın alışveriş merkezine doğru yola koyuldum.. Bugün Ege'nin doğum günüydü. Ona sürpriz hazırlamak istemiş, o doğrultuda bir plan yapmıştık. Ceyhun, Ali hoca ile konuşup planı anlatmış ve onayı aldıktan sonra yanımızda Ege'yi aramıştı. Dışarıda bir yerde kutlamak yerine ev ortamında olup eğlenmeyi düşündüğümüz için mutlaka birimizde toplanmamız gerekiyordu. Her ne kadar Ceyhun kendi evi için ikna etmeye çalışsa da Ege tüm fikirleri reddedip bahçeye sinema sistemini kuracağını ve beraber vakit geçirebileceğimizi söylemişti. Planımızın yarısı Ege'nin reddetmesi üzerine suya düşse de amacımız zaten bir arada olmaktı. Bu yüzden bu duruma fazla takılmamıştık. Batu ve Ceyhun özel olarak hazırlattığımız pastayı gizlice eve sokup zamanı gelince çıkaracaktı. Küçük bir kutlama olmasına rağmen sevineceğini düşünüyordum.
Alışveriş merkezine girdiğimde daha önceden planladığım hediyelere bakmak üzere ilgili mağazalara girdim ve çok kısa sürede ödemelerini yapıp oradan ayrıldım. Tek bir hediye yerine Ege'ye bir kutu hazırlamayı düşünmüştüm. Ben çıkan sonuçtan memnundum, umarım Ege' de aldıklarımı beğenirdi.
Ege için aldıklarımı otoparka park ettiğim araca bırakmak için yürüyen merdivenlerden inip ilerlemeye devam ettim. Alış veriş merkezinden çıktığımda yüzüme vuran bunaltıcı sıcak hava nefesimi keserken yüzümü buruşturdum. Havalar bu ara çok sıcak ve bunaltıcıydı. Ben ise bu havaları hiç sevmezdim. Daha fazla güneş altında oyalanmak istemeyerek adımlarımı hızlandırdım. Güneşten gözümü pek açamadığım için başımı eğerek ilerlerken aniden birisine çarparak geriye doğru sendeledim.
"Kusura bak..."
Başımı kaldırıp özür dilemeye devam edecekken gördüğüm tanıdık yüzle önce kaşlarım havalandı daha sonra dudaklarımdan küçük bir kahkaha döküldü. Dar paça bir Jean üzerine giydiği vücudunu saran beyaz bir t-shirt ile karşımda Ege duruyordu.
"Ya bir anda sınıfıma dalar dersimi sabote edersiniz, ya bir düğünde karşıma çıkarsınız, ya eski arabamı alırsınız ya da böyle çarparsınız. Olmuyor böyle Asya Hanım."
Ege'nin dalga geçerek sitemli konuşması üzerine boşta kalan elimle omzuna vurdum.
"Deme öyle. Hiçbiri benim suçum değildi. Biliyorsun sen de. Yollarımız kesişti işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞEN YOLLAR
ЧиклитAldatılmanın verdiği hasarla sevilmeye dair olan inancını yitirmiş bir kız; yıllarca kavuşamamanın getirdiği yorgunluğa rağmen bir kez olsun sevmekten vazgeçmeyen bir adam. Hayat bu iki insanın yolunu nasıl kesiştirecek kim bilir... . . . Yolumuz...