HATIRLATMA
Oturduğum yerden oflayarak kalktım. Bugün bana dinlenmek yoktu. Zil ısrarla çalmaya devam ederken kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm kişiyle donup kaldım.
"Ege? Ali Hocam?"
*****
(Media: Ege ve Ali Hoca)
Benim kontrolüm dışında istemsiz bir şekilde dudaklarımın arasından düşen isimlere, burada ne işi olduklarını anlamaya çalıştığım için şaşkın bir şekilde bakarken, gözlerimle süzmeyi de ihmal etmedim. Ali Hoca uzun boylu ve kalıplı bir insan olduğu için her zaman yaşından daha genç gösterirdi. Yıllar onu yaşlandırmak yerine gençleştiriyordu. Giymiş olduğu spor kıyafetlerinin içinde bana muzip bir şekilde tebessüm ederken, Ege gözlerini benden kaçırarak ayağıyla ritim tutuyordu.
Neden burada, bizim evde olduklarına dair herhangi bir fikrim yoktu. Ailem Ege'yi tanıyor olsa da babasını tanımıyordu. Ya da ben öyle biliyorum. Her ne olursa olsun en azından geleceklerine dair bilgimin olması gerekliydi. Annem söylemese bile en azından Ege, klinikte karşılaştığımız zaman söylemeliydi. Bu konuda kime sinirlenmem gerektiğine karar veremedim ama bildiğim ve hissettiğim tek bir şey vardı, ben bu durumdan hiç hoşlanmamıştım.
"Ay hoş geldiniz!"
Annemin yüksek çıkan sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Arkamdan gelen terlik sesleriyle sırtımı kapı pervazına dayayıp kısa süreliğine anneme baktım. Bir yandan elini havlu peçeteyle kurulamaya çalışıyor bir yanda da gülümseyerek kapıya geliyordu.
" Niye kapıda kaldınız? Asya kızım neden bekletiyorsun misafirlerimizi? Kızım içeri buyur etsene! Hey Allah'ım. Kusura bakmayın lütfen. Sizin geleceğinizi söylememiştim sürprizi kaçmasın diye. Şaşırdı, kaldı herhalde. Lütfen geçin. Asya kenara çekilsene evladım."
Gülümseyerek resmen ayaküstü insanların yanında laf söylemişti. Şaşkın ve sinirli bakışlarımı annemin üzerinden çekmeden kapının kenarına çekildim ve Ali Hoca ve Ege'nin evin içerisine geçmelerine müsaade ettim. Ben anneme bakışlarımla ne işleri var burada diye kendimi anlatmaya çalışırken o da benim gibi bakışlarıyla hoş geldin de diyordu. Bulunduğumuz durum şimdiden beni rahatsız ederken ilerleyen saatlerde olacakları hayal bile etmek istemiyordum.
Ali Hoca, Ege'den önce evin içerisine girdiğinde annem salona kadar eşlik etmek için onunla beraber ilerledi. Ben kapıda sinirle Ege'nin içeri girmesini beklerken o inatla yavaş hareketlerle ayakkabısını çıkarıyordu. Sinirden ayağımla ritim tutmuş, sabır çekerek sallıyordum.
Sadece saatler önce bir daha Ege ile aynı ortamlarda bulunmamayı planlıyordum. Fakat daha yirmi dört saat geçmeden bu ikinci aynı ortamda bulunuşumuzdu. Bile isteye mi yapıyordu yoksa tesadüfi olan bir şey miydi artık anlamıyordum. Bile isteye bu kadar düşeceğine de inanmak istemiyordum. Her ne kadar Ege, arkadaşız dese de değildik, bunu ikimiz de çok iyi biliyorduk ve inkar edemezdik. Arkadaşız diyerek beni avutamazdı neticede karşısında bir çocuk yoktu. Karşısında 23 yaşında bir insan vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞEN YOLLAR
ChickLitAldatılmanın verdiği hasarla sevilmeye dair olan inancını yitirmiş bir kız; yıllarca kavuşamamanın getirdiği yorgunluğa rağmen bir kez olsun sevmekten vazgeçmeyen bir adam. Hayat bu iki insanın yolunu nasıl kesiştirecek kim bilir... . . . Yolumuz...