Bazen bizim gözden kaçırdığımız, unuttuğumuz şeyler karmışımıza er ya da geç kendini bir daha hiç unutturmayacak şekilde çıkabiliyor. Tıpkı dakikalar öncesinde Batu'nun Göksu'yu mekana çağırmayı unutması üzerine Ceyhun'un verdiği sert tepki gibi. Batu muhtemelen bir daha asla unutmayacak.
"Lan! Nasıl unutursun?"
Sinirle sağa sola volta atan, arada bir Batu'nun üzerine yürüyen Ceyhun'a üzüntüyle baktım. Bu anı onun kadar kimse beklememişti. Doğal olarak bugün verilen emeklerin çöp olmasını istemiyordu.
"Ya haklısın, tamam. Kabul ediyorum. Ama bir sakin olur musun? Araya iş sıkıştırınca haliyle gitmiş aklımdan."
Batu'nun masumca kendini savunmaya çalışması aslında bir nevi Ceyhun'a kendini affettirme çabasıydı. Çünkü kardeşi gibi gördüğü arkadaşının en önemli isteğini yerine getirememişti. Ceyhun Batu'nun söyledikleri üzerine hızla adım atan adımlarını yavaşlatıp bir kez daha işaret parmağını sallayarak Batu'nun üzerine yürüdü.
"Ben bir sıkıştıracağım şimdi. O zaman göreceksin sen!"
Ses tonundaki tehdit aşikar bir şekilde ortadayken hüzünle yanımda dikilen ve benim kadar ne yapacağını bilmez şekilde olayı izleyen Nisa'nın kulağına doğru eğildim.
"Bir an önce Batu'yu Ceyhun'un elinden kurtarman lazım."
Sakince bakışlarını odağındakilerden çekip bana doğru yöneltti ve "Allah versin bacım." Dedi oldukça net olan ses tonuyla.
"Ben mi dedim ona, unut diye. Unutmasaymış. Bak benim de elimde bugün onlarca iş vardı ama ben bir tanesini bile unutmadım. Demek ki neymiş... Her neyse görmüş olduk."
Ne demek istediğini tam olarak anlayamamıştım. Bu yüzden "Neyi görmüş olduk?" diye bir soru yönelttim. Fakat o, cevap vermek yerine omuz silkip önüne döndü. Yakın arkadaşım dahi olsa bazen, ne düşündüğünü anlamakta zorlanıyordum. Tam da şuanda olduğu gibi.
Ceyhun ve Batu arasındaki gerilimin daha fazla büyüyeceğine işaret veren tartışma seslerini idrak etmemle birlikte Nisa'nın ne düşündüğünü anlamaya çalışan zihnimdeki düşünceleri dağıtarak asıl olaya yönlendirdim bakışlarımı. Ortamdaki gerginlik geçecek türden değil gibiydi. Bu durumda araya girmek benim için pek sağlıklı olmasa da engelleyebilecek birisi vardı. Beklentiyle başımı Ege'ye çevirdim. Çatık kaşları arasından ciddi bir duruşla izliyordu Ceyhun ve Batu arasındaki gerginliği. Bizim gibi daha fazla dayanamamış olacak ki sıkıntıyla oflayıp ikisinin arasına girdi.
"Beyler. Bir sakin olun. Hemen hızlı bir plan yapıp Göksu'nun buraya gelmesini sağlayabiliriz. Birbirinizin kalbini kırmaya gerek yok boş yere. Olur böyle şeyler. Ceyhun ağabey sen bir sakin ol. Gel bu tarafa. Batu kardeşim sen de takılma. Malum fazla stresli bir gün."
Durgun yüzüne rağmen başını olumlu anlamda sallayan Batu; "Ben en iyisi buradan biraz uzaklaşayım. Aşağı tarafı kontrol edeyim. Siz planınızı yapın." Diyerek yanımızdan uzaklaştı.
"Dur! Bekle!... Batu! Dursana..."
Hızlı adımlarla yanımızdan geçip ilerleyen Batu'nun peşinden seslenerek giden Nisa ile içten içe gülümsedim. Nisa koşarak Batu'nun yanına varınca memnun bir ifadeyle önüme döndüm.
"İş başa düştü yani." Dedim gülümsememi genişleterek. Ne olursa olsun bugün o teklif edilecekti. Er ya da geç.
Ceyhun huzursuzca başını sallarken Ege halinden memnun bir şekilde gülümseyerek onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞEN YOLLAR
ChickLitAldatılmanın verdiği hasarla sevilmeye dair olan inancını yitirmiş bir kız; yıllarca kavuşamamanın getirdiği yorgunluğa rağmen bir kez olsun sevmekten vazgeçmeyen bir adam. Hayat bu iki insanın yolunu nasıl kesiştirecek kim bilir... . . . Yolumuz...