Herkese Merhabaaa:)) uzun ve zor bir hafta geçirdiğim için yazmaya pek vakit bulamamıştım. o yüzden bu kadar gecikti. Lütfen kusura bakmayın. Oldukça uzun bir bölüm oldu.Umarım geç kalmışlığımı telafi etmeme yeterli olur :))
İyi Okumalaaar :)))
*****
"Kızım bırak şunları biraz da gel otur yanımızda dinlen. Heba ettin kendini kaç gündür."
Elimdeki kalemi masanın üzerine bırakıp anneme gülümseyerek baktım. Gözlerindeki memnuniyetsizlik bariz bir şekilde ortadaydı.
Gürkan ve Özge'nin düğününün üzerinden 1 aydan fazla bir süre geçmişti. Onlar balayına gidip dönmüş ben de özel bir mimarlık şirketinde iş bulmuş, çalışmaya başlamıştım. Çalışmaya başladığımdan beri doğru düzgün ne aileme ne bizim ekibe ne de kendime vakit ayırabilmiştim. İşe başlamamın üzerinden kısa bir süre sonra çok önemli bir projeyi bana vermişlerdi. Orman içerisine otel havasından uzak, insanı kendi evinde gibi hissettiren huzurlu bir tatil yeri tasarlanacaktı. Yeni mezun olarak bu kadar önemli bir projenin mimarı olmak gururlandırırken aynı zaman da ciddi anlamda endişelendirmişti. Endişelenmemin tek sebebi patronumdu. Hata kabul etmeyen son derece disiplinli bir insandı. Bu proje benim altından kalkamayacağım kadar zor bir proje değildi. Bundan daha fazlasını eğitim sürecinde zaten tasarlamıştım ama üzerimde bir baskı varken yapabileceğim şeyleri dahi yapmakta zorluk çekiyordum.
Kaç gündür bu projeye vakit harcıyordum. Sabah işe gidip akşam eve geliyor ve tüm gece projenin çizimiyle uğraşıyordum. Sosyal hayatım resmen bitmiş gibi bir şeydi. Ailemi yemek dışında görmüyordum. Haliyle annem artık isyan bayrağını çekmişti. Annem gibi bizim ekip de isyan etmeye başlamıştı. Buluşma ayarlıyorlar ama bensiz toplanıyorlardı. Ne kadar içim gitse de yapabileceğim bir şey yoktu. Yetişmesi gereken bir proje vardı. En kısa zamanda para biriktirip kendi ofisimi açmak istiyordum. Bu yüzden tüm bunlara şimdilik katlanmam gerekiyordu.
"Bak çay da demledim. Gözlerinin altı şişmiş gel çay iç sonra devam edersin."
Annemin teklifine hayır diyebilecek konumda değildim. Biraz dinlenmek bana da iyi gelirdi.
"Tamam annem. Masanın üzerini toparlayıp hemen geliyorum. Sen koy çayları."
Annemin dudaklarının yukarıya doğru kıvrılması beni de mutlu etmişti. Oturduğum sandalyeden kalkıp dağınık olan kağıtları ve kalemleri toparladım. Kendimi kaptırınca fark etmeden etrafı dağıtabiliyordum. Masamın kenarında bulunan telefonumu alıp odadan çıktım.
(Media: Asya'nın çalışma masası)
***
"Yüzünüzü gören cennetlik Asya Hanım."
Elimdeki çay bardağını sehpanın üzerine bırakırken babama baktım.
"Elimde olan bir şey değil baba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞEN YOLLAR
Genç Kız EdebiyatıAldatılmanın verdiği hasarla sevilmeye dair olan inancını yitirmiş bir kız; yıllarca kavuşamamanın getirdiği yorgunluğa rağmen bir kez olsun sevmekten vazgeçmeyen bir adam. Hayat bu iki insanın yolunu nasıl kesiştirecek kim bilir... . . . Yolumuz...