20. BÖLÜM

774 82 152
                                    

Hatırlatma

Kız botlarını çıkarmak için eğildiğinde cebinden düşmek üzere olan telefonunu elini aldı. Ege'ye uzatıp;

"Canım şunu bir tutar mısın?" Dedi.

Canım mı?

.

.

Montlarını kollarımın arasına bırakıp, umursamaz bir tavırla yanımdan geçip giden ikiliye baktım. Ben daha az önceki kelimenin ben de oluşturduğu şaşkınlık duygusundan çıkamamışken neydi şimdi bu karşılaştığım muamele?

"İnsan bir selam verirdi" dedim sıkıntıyla.

Görüş alanımdan çıkan ikiliden bakışlarımı çekerek kollarımın arasında durmaya devam montlara baktım.

"Dışarıdan bakılınca vestiyer gibi mi duruyorum da benim mi haberim yok acaba?"

Kendi kendime söylenmelerime kısa bir ara verip derin bir iç çektim. Kapının hala açık duruyor olması nedeniyle içeriye esen soğuk rüzgarın burnuma doldurduğu çiçeksi parfüm kokusu, gözlerimi devirmeme sebep oldu.

"Parfüm şişesiyle duş mu aldın? Bu ne?"

Vestiyer niyetine elime tutuşturulan, az önce Ege ile samimi bir şekilde gülüşerek içeri giren kızın montundan geliyordu bu koku. Daha fazla solumamak adına tek elimle kendimden uzaklaştırıp hemen arkamda bulunan vestiyere astım. Daha sonra Ege'nin de montunu asmak için vestiyerin üst kısmına yeltendiğimde burnuma dolan kokuyla duraksadım ve usulca kaldırmış olduğum ellerimi indirdim. Tanıdık gelen bu kokuyu hatırlamak için kısa süreliğine gözlerimi kapattım. Cihan'ın hastanede yattığı zaman bana sarıldığında hissetmiştim bu kokuyu. Onun dışında hissedebilecek kadar yakın olmamıştık birbirimize.

Gözlerimi açıp etrafta biri var mı yok mu diye kısa bir bakış atarak kontrol ettim. Daha sonra elimde tutmaya devam ettiğim montu burnuma doğru yaklaştırdım ve derin bir şekilde içime çektim kokusunu. Normalde bir parfüm kokusunun içeriğinde nelerin olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Ama bu koku... Eşsizdi. Ve ben bu kokuyu tanımlayacak hiçbir şey bulamıyordum. İnsan hafızasında yer edinen her kokunun, insan üzerinde iyi ve kötü etkileri olduğunu düşünüyordum. Her koku farklı duygularla kendisini hatırlatabilirdi benim gözümde. Öyle de oldu. Ciğerlerime dolan bu koku bana huzuru anımsatıyor ve beni rahatlatıyordu. Sarıldığı zaman pek de iyi durumda olmadığım için kokusunu hissetsem de üzerinde durmamıştım. Zaten durmamı gerektirecek bir durum da yoktu. O zaman beni teskin eden şey huzur veren, benim tanımlayamadığım kokusu muydu? Yoksa içten bir şekilde yanımda oluşu muydu? Emin değildim.

"Montumu çok sevdin sanırım?"

Ne zaman geldiğini farkına bile varmadığım Ege'nin sesi ile ne yapacağımı bilemedim. Ani bir şekilde gelen sesi beni korkutmuş olmasına rağmen rezil olduğumun bilincinde olmam korkunun üzerimde oluşturduğu etkiyi kısa sürede yok etmişti.

Telaşla elimde bulunan montu burnumda uzaklaştırıp vestiyere asmak için yeltendim. Bir yandan da kendimi açıklama gereği hissettiğim için konuşmaya çalışıyordum mümkün olduğu kadar.

"Yo...Yok yani. Sevmedim ben. Sevmedim derken... O anlamda değil yani. Yanlış anlama...Şey anlamında..."

"Ne anlamında?" dedi benim aksime gayet sakin olan tavrıyla. Gülüyor muydu o?

Hiç düşünmeden cevap vermedim.

"Sigara... Sigara kokuyor da."

Keşke düşünüp cevap verseydim. En azından belki mantıklı birkaç cümle kurardım. Huzur soluduğum mont için sigara kokuyor demiştim resmen. Üstelik sigara kullanmayan bir adama.

KESİŞEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin