2. Sezon- 2. Bölüm

502 60 88
                                    


Bir çift güzel söz, bir kadının gününün harika geçmesine neden olabilir. Ege'nin gözünü yoldan ayırmadan, son derece içtenlikle kurduğu cümleye ona belli etmeden gülümsedim. Kimseden değil ama Ege'den güzel şeyler duymak beni son derece mutlu ediyordu.

"Umarım bu söylediğin şey kötü anlamda değildir?" diyerek imayla bakışlarımı ona doğru yönelttim. Kısa süreliğini gözünü yoldan ayırıp ciddi misin dercesine yüzüme baktı. Daha sonra bakışlarını tekrardan yola çevirdi. Elbette ciddi değildim. Sadece onu ve tepkilerini izlemek hoşuma gidiyordu.

"İnsanın zikri neyse fikri de o olur diyeceğim ama çok yersiz bir cümle olacak. Hayır, yani dümdüz bir iltifatın altında neden bir insan kötü bir şey aramaya çalışır ki? Bazen siz kızları gerçekten anlayamıyorum."

"Gerçekten çok yersiz ve hoş olmayan bir cümle. Ayrıca ne var yani belki anlamadım iltifatını. Olamaz mı? Hem kızları anlayıp ne yapacaksın sen? Ne gerek var yani anlamana?"

İstemsizce yükselen sesimi fark ettiğimde başımı iki yana salladım ve ayaklarımla ritim tutarak yan tarafımda bulunan camdan dışarısını seyretmeye başladım.

Kızları anlamak istiyormuş? Çok lazım sanki o kızlar ona!

"Senin gibi zeki bir insanın anlayamamış olması nedense pek inandırıcı gelmedi." Dedi bir süre durduktan sonra.

Sessizliğimi koruyup Ege'ye cevap vermedim. Daha önce hiç hissetmediğim bir duyguyla karşı karşıyaydım. KISKANÇLIK. Bana uzak olan bu duygunun bu denli etkisini görmek, kendimden korkmama neden oldu. Çünkü şuan Ege bir kızla samimi olsa, o kızı yanından uzak tutmak için her şeyi yaparım gibi hissediyorum. Bu fazlasıysa çılgınca.

"Ha, illa yani açıklatacaksınız öyle mi Asya Hanım?"

Alayla gülen Ege'ye hırsla döndüm ve gözlerimin o çok sevdiğim tondaki gözleriyle buluşmasına müsaade ettim.

"Sen kızları gerçekten anlamak mı istiyorsun Ege?"

Erkeksi bir kahkaha attı.

"Ne?"

"Bir soru sordum." Dedim en ciddi olduğunu düşündüğüm bir ses tonumla.

Kırmızı ışığa takılmamızdan dolayı arabayı durdurdu ve gözlerimin içine baktı. Ciddi olup olmadığımı ölçer gibiydi tavırları. Gülümseyen yüzü, yavaş yavaş solarken kaşları şaşkınlıkla yukarıya doğru kalktı.

"Sen ciddisin?"

"Hiç olmadığım kadar."

"Seni neden ilgilendiriyor ki bu durum?" diye soru yönelttiğinde ne cevap vereceğimi bilemedim. Ağzım verecek cevap ararken bir açılıp bir kapanıyor, zihnim en mantıklı yanıtı arıyordu. Ancak ben kitlenmiş bir şekilde Ege'nin yüzüne bakıyordum.

Aslında cevabım oldukça netti. Emin olduğum şeyi söylesem belki yeterli olurdu Ege için. Ama ben de henüz söyleyecek cesaret yoktu. Gözlerimiz birbirlerine çok şey anlatırken, dillerimiz susmayı tercih etti. Anlıyor mu acaba, diye düşünmeden kendimi alamıyordum. Çünkü bu aralar fazlasıyla pot kırıyor ve belli ediyordum.

Ege ve ben sessizlik içerisinde birbirimize bakarken arkadan gelen tiz korna sesleriyle kendimize gelip birbirine sabitlenmiş gözlerimizi ayırdık ve yola doğru döndük. Sorusunu yanıtsız bırakmıştım.

Yolda sessiz ilerleyişimiz hızla devam ederken, sessizliği ilk bozan Ege oldu.

"Hatırlar mısın bilmiyorum ama senin hep benim için bir güneş olduğunu söylüyordum. Etrafına ışık saçan, ısıtan bir yapın var. Ne zaman karanlıkta kalsam fark etmeden hep aydınlattın ışığınla yolumu. Ne zaman ayazda kalsam her daim içimi ısıtırken buldum seni. Bu yüzden parlıyorsun, kıyafetle ilgisi yok dedim. Çünkü sen güneşin ta kendisisin."

KESİŞEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin