26.BÖLÜM

671 90 80
                                    

(Media: Bölüm şarkısı)
.

Hayatta hep bir şeyler için çabalarken hatırlıyorum kendimi. İyi bir insan olmak, ailemi gururlandırmak, iyi bir arkadaş olmak, kimseyi incitmemek, her zaman çevremdeki insanlara yardım etmek, bir  kadın olarak her anlamda kimseye ihtiyaç duymadan dimdik ayakta durabilmek ve daha niceleri. Bu çabalarımın içerisinde hiçbir zaman tam olarak kendimi bulamıyorum. Çünkü tüm bunlar çocukluğumdan beri beynimin içine kodlanmış ve öğretilmiş olan şeyler benim için. Elbette iyi insan olmak, ailemi gururlandırmak, harika bir arkadaş olmak ben de isterim. Ancak tüm bunlar için kendimi unutup sadece bu şeyler için çabalamam şimdiler de çok aklımı kurcalar oldu. Hiç tam olarak kendim için bir şey yapmamışım ben, bölüm tercihim ve Melih dışında. Pişman olmadığım tek konu sadece tercih ettiğim bölümdü artık. 

Her zaman kendimi aile, arkadaş konusunda  şanslı hissederdim. Dışarıdan bakan herkesin de bizim arkadaşlığımıza imrendiğine adım gibi emindim. Ama şimdi... Ne ailem konusunda ne de arkadaşlarım konusunda eminim. Her zaman beni anladıklarını düşündüğüm insanların beni aslında anlamadıklarını, düşüncelerimi önemsemediklerini fark ettiğimden beri, aslında ne kadar da yalnız olduğumu anladım. Kimsenin hayatında tam olarak var olamamışım. Benliğimi fark ettirememişim. Öyle bir konuma getirmişim ki herkesi hayatımda, hepsi hayatım için söz hakkına sahip olmuş, kimse benim çığlıklarımı duymamış. Biri de çıkıp sen ne istiyorsun, diye sormamış. Varsa yoksa bak bu senin için daha uygun şeklinde olmuş cümleleri. 

Şimdilerde durup dururken oturup bir köşeye uzun uzun  bunları düşünür oldum. Ben gerçekten ne yaptıysam bugüne kadar kendime yapmışım. Verdiğim tüm çabalar hep boşu boşunaymış. Kimse gelip de aferin benim kızıma diyerek alnımdan öpmemiş. Kendime acıdım kimi zaman. İnsan kendi haline acır mı? Ben bunun kimsenin yapmasına müsaade etmeden acıdım kendime. Meğer ne çok ödün vermişim kendimden. Ne çok susmuşum haklı olduğum yerde. Sırf başkalarının mutluluğu için ne kadar da çok düşmüşüm dizlerimin üzerine, sayamadım. Boşa geçip giden zamanın ardından bakıyorum ve en güzel yalanlara inandığım için kendime kızıyorum. Ne yaptıysam kendime yapmışım resmen ben. Gelen geçen vurmuş, sesimi duymamış,  ben ise her darbede, her sessizlikte ölmüşüm. Yeni yeni anlıyorum yaşarken ölmenin ne demek olduğunu. 

Günlerdir belki de haftalardır  kendini benim gibi kapatan kasvetli gökyüzünde dolaştı bakışlarım. Yağmur ha yağdı ha yağacaktı. Şimşekler karanlık gökyüzünü büyük bir şölene dönüştürüyor ve ardında her yaşanan şey gibi izlerini bırakıyordu. Hala kış aylarında olmamızı umursamayıp her gece yaptığım gibi boydan boya cam olan balkonun kapısını açıp, soğuk  havanın  tıpkı fark ettiğim gerçeklerin yüzüme sertçe vurması gibi çarpmasına müsaade ettim. Attığım her adımda soğuğun içime işlemesiyle ürperdim ve üzerimde olan gri yün hırkama sarıldım sıkıca. Soğuktan hoşlanmayan ben, artık soğuğun müdavimi olmuştum. Çünkü ancak üşüyünce kendime geliyordu uyuşan zihnim. 

Yılbaşı gecesinin üzerinden ne kadar geçtiğini saymayı bırakalı epey bir zaman oldu. Hayattan kendimi öyle bir soyutlamıştım ki ne ailemle konuşuyordum, ne  kızların bıkmadan usanmadan mesaj atıp aramalarına cevap veriyordum, ne de Batu ve Ceyhun'un üşenmeden her gün kapıya gelip benimle konuşma çabalarına olumlu dönüş sağlıyordum. Kimseyle konuşmak istemiyor, kendimi dinlemenin en derin huzurunu yaşıyordum. Benim bu kadar sessiz kalışım, kendimi kapayışım annem için bir hastalık belirtisiydi. Çünkü beni bu yaşıma kadar hiçbir zaman kendisini odasına kapamış birisi olarak görmemişti. Ben onun ne yaşarsa yaşasın sessizliğini koruyan ama asla ailesinden ayrı oturmayan küçük kızıydım. Benim eve dönüşümün ardından bir hafta sonra gelmişler ve kolaylıkla ruh halimdeki değişikliği hemen fark etmişlerdi. Defalarca kez ne olduğunu sormasına rağmen anlatmamıştım çünkü aynı şeylerin yaşanacağını biliyordum. Zaten benim anlatmama da daha fazla gerek kalmamış, annem yaralanma harici olan olayları üstün körü öğrenmişti kızlarla yaptığı telefon görüşmelerinden. Her gün düzenli olarak kapıya geliyor, yemek bırakıyor, günlük sorularını soruyor ve tüm bilgileri kızlara veriyordu. Bir gün  Maun'u odaya almak için kapımı açtığımda duymuştum. Eskisi gibi olmadığım konusunda dert yanıyordu pek sevgili arkadaşlarıma. Değiştiğimi söylüyordu. Aslında haksız sayılmazdı. Değiştim ve gerçekten de eskisi gibi biri değilim. Buna şaşırmıyorum onlar gibi. Çünkü bir şeylere alıştıktan sonra, kaybetmekten yoruldum. Çabaladığım şeylerin boşa çıkmasından sonra hissettiğim acıdan yoruldum. Güvenim yok kimseye. İnsanlardan uzaklaşmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Çünkü en nihayetinde hiçbiri dinlemiyor ve hepsi bir gün bırakıp gidecek. Fark ettim ki kaile almam gereken tek kişi kendimim. Ben bunun aksine herkesi düşünüyorum. Ama artık eski Asya yok. Artık benim için önce kendim varım. Bir gün pişman olurlarsa, ki oldular, o gün ben yine kendim olmaya devam edeceğim. 

KESİŞEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin