8. BÖLÜM

1.5K 157 34
                                    


(Media: Ege ve Asya)

Herkese Merhaba. Umarım hepiniz çok iyisinizdir. Herhangi bir sorununuz yoktur. Yeni bölüm için uzun süre beklettiğimin farkındayım. Ama dünya telaşı biliyorsunuz ki yapılan çoğu plan hiçbir zaman tam anlamıyla gerçekleşmiyor. Bende de tam olarak bu durum oldu. Dersler, evdeki işler falan derken üst üste geldi her şey. Ama bu bölümle umarım telafi etmiş, gönlünüzü almış olurum. DÖNÜŞÜM kitabıyla olan ortak bir bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz :)

İyi okumalar:)))

Hatırlatma

Ağlamam devam ederken vücudumda hissettiğim kolların kasıldığını hissettim. Zor tutuyordu kendini. Derin nefes alıp kulağıma fısıldadı.

"Cihan benim çok yakın arkadaşım Asya."


*******

Ege'nin kulağıma fısıltıyla söylediği şey nedeniyle ağlamam kısa süreliğine durdu ve yerini şaşkınlığa bıraktı. Cihan ile beraber büyüdüğümüz için tüm arkadaşlarını bilirdim. Hatta sadece bilmekle kalmayıp tüm arkadaşlarını tanırdım. Olası bir durumda eğer Cihan yanımda olmazsa, yanımda olacak kişileri bilmem için korumacı kuzenim hepsiyle tek tek "bu benim kardeşim" diyerek beni tanıştırmıştı. Hepsinin de isimlerini bilirdim ama hiç Ege isminde biriyle tanıştığımı ya da Cihan'ın anlattığını hatırlamıyordum.

Yaşadığım şaşkınlık nedeniyle beynim sanki tüm fonksiyonlarını yitirmiş gibi duruyordu. Duygularım zaten bir acı, bir şaşkınlık içinde ne yapacağını bilmez bir şekilde gelgitler yaşıyordu.

Vücudumda hissettiğim kasılmış kolların ve titreyerek yutkunma sesini idrak edebildiğimde yavaşça Ege'nin kollarının arasından ayrıldım. Hafifçe düşünceli şekilde oturduğumuz bankta öne eğilerek ellerini ovuşturmaya başladı. Yüzüme bakmıyordu. İlk başta ağladığını düşünsem de ağlamıyordu. Sadece ellerine bakıyordu. Soru sormak istiyordum. Ne zaman tanıştılar? Nereden tanışıyorlar? Onca arkadaşı Cihan'ın bizle beraber yaşadığı süreçte yanına gelirken neden Ege gelmedi? ...

Saniyeler içerisinde zihnimi işgal etmeye başlayan sorulara tek başıma cevap bulamıyordum. Verebildiğim tek cevap bilmiyorum oluyordu. Cevaplayabilecek insanlardan biri ameliyatta biri de yanımdaydı fakat ikisi de cevaplayabilecek durumda değildi.

Ne kadar çok zihnimi meşgul eden soru olsa da sadece zihnimi toparlamaya çalıştım. Sorsam ne değişecekti? Netice itibariyle tek bir kişi için bu haldeydik. Sıkıntımız ortaktı. Ben kardeşim bildiğim kuzenimi kaybetme korkusu yaşarken O, kardeş bildiği arkadaşını kaybetme korkusu yaşıyordu. Ne kadar cevaplandırılması gereken sorular olsa da bugün susma günüydü. Dua etme günüydü. Cihan iyileşince onu bunaltana kadar soru sorardım zaten. En iyi şekilde bana kendisi anlatırdı. Bu yüzden zihnimi meşgul eden tüm soruları oldukça geri plana attım. Bakışlarımı uzun süredir üzerinde gezdirdiğim Ege'den ayırıp hastanenin girişine sabitledim ve iç dünyama döndüm. 


Hayatı yaşamak anlık bir olay. Şans eseri yaşıyoruz. Görevde dimdik silahıyla sağlıklı nefes alan kuzenim saniyelik bir olayla şuanda ameliyathane masasındaydı. Benim de bir dakika sonra ne yaşayacağımın hiçbir bilgisi yok. Hatta yaşayabileceğimin garantisi bile yok. Duygularımız bile anlık bizim. Aynı hayatı yaşıyor olmamız gibi. Dakikalar öncesinde ağlarken yaşadığım şaşkınlık nedeniyle durulmam gibi. Saatler önce gülmekten ağlarken şimdilerde acıdan ağlamam gibi. Sahi ben saatler önce eğlenip gülerken kardeş bildiğim insan ameliyat masasındaydı. Ben eğlenceli zamanlar geçirirken o hep bir silah namlusunun ucundaydı. Ben sıcak yatağımda yatarken o belki de kar üstünde uyumak zorundaydı. Ah!

KESİŞEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin