29.BÖLÜM (SEZON FİNALİ)

928 90 154
                                    

(Media: Bu şarkı eşliğinde okumanız şiddetle tavsiye edilir.)

Nisa, bir tuttuğum koluna, bir de çıldırmanın eşiğine gelmiş olduğum halime bakıp, acı bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. Yüzündeki acı dolu ifadeden canını yaktığımı düşünüp hızla, tuttuğum kolundan elimi çektim. Özellikle canını yakmak istememiştim. Sinirden gözüm dönmüş, farketmeden baya sıkmıştım kolunu. Sinirden çatılmış olan kaşlarım düz bir çizgi haline gelirken omuzlarım çöktü. Biz bu değildik. Ne ben böyle bir insandım, ne de Nisa. Biz hep birdik. Ağlarken de, gülerken de. Ne olmuştu bize böyle, anlayamıyordum. 

"Vallahi helal olsun bize. El birliğiyle delirtmişiz seni." 

Yüzündeki acı ifadeye ve tebessüme eşlik eden dolu gözleri, canımı yakıyordu. Arkadaşlarımla içimde bulunduğumuz durum cehennemden farksızdı. Hepimiz yanıyorduk. En çok da ben.

Nisa'dan dolan gözlerimi kaçırıp arkamı döndüm. Daha sonra yatağıma ilerleyip bağdaş kurup oturdum. Yüzüne bakmıyordum. Az önce hissettiğim sinir, yerini derin bir hüzne teslim etmişti. 

Titrek çıkan nefesini bastırmak için sesli bir şekilde yutkundu. Adımlarının sesini önümde hissettiğimde gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Benim gibi yatağa oturup sıcak elleriyle ellerime uzandı, tuttu. 

"Sana kızmıyorum biliyor musun bu tavırların yüzünden? Hiç bir zaman da kızmadım. Çünkü bu gerçekten verilebilecek en doğru tepki. İnsan, anlaşılmak istiyor; yargılanmadan, sorulara tabi tutulmadan, zorlanmadan. Zaten bunlar için de arkadaşlıklar kuruyor. Ben seni anlayamadım kardeşim. İçindeki yangını görmedim. Senin mutluluğun için çabalayacağım derken seni yarayabileceğim aklımın ucuna dahi gelmedi."

Başımı kaldırıp Nisa'nın yüzünü inceledim. Gözyaşları birer yağmur damlası gibi önce yanağını ardından da birleşmiş olan  ellerimizi ıslatıyordu. Bir düşmanı affetmek, bir arkadaşı affetmekten daha kolaydı. Zaten düşmanın, bir daha muhattap olmazsın olur biterdi. Ancak arkadaşlık hatta dostluk öyle bir şey değildi. Kolay affedemeyeceğim gibi  sırf kırıldım diye kestirip atabileceğim insanlar değildi arkadaşlarım. Ortada 16 yıllık bir dostluğumuz vardı neticede. Tüm anıları gözardı edip, hiçbir şey yaşanmamış gibi hayatımdan çıkaramaz, yoluma devam edemezdim. Bu yaşadığımız onca anıya, verilen sözlere ihanetten başka bir şey olmazdı. 

"Hiç kimse umrumda olmadı. Hiçbir darbe yakmadı canımı, senin umursamazlığın kadar. Defalarca kez anlatmaya çalıştım kendimi. Tamam diyerek geçiştirdiniz ve devam ettiniz. Ben farkında değil miydim sanki her şeyin? Kör mü sanıyordunuz beni?"

Başını hızla iki yana sallayarak inkar etmeye çalıştı.

"Her şeyin farkındaydım Nisa. Ege'nin sevgisinin de, Gürkan'ın nedenini anlamlandıramadığım nefretinin de, senin Batu ile arandaki olan sıkıntının da. Hatta Esin'e karşı oluşan önyargının da. Ama bir kez olsun gelip de bir şey demedim kimseye. Kendiniz halledin istedim. Kendiniz çözün sorunlarınızı. Kendiniz bulun. Siz kendiniz gelin bana anlatın. Zorlamak istemedim hiçbir zaman. Ben Ege'ye sürekli olmaz demek yerine seni tanımıyorum dedim. Neden diye sormak yerine bana sürekli yok Ege şöyle seviyor, yok Ege böyle iyi demekten başka bir şey demediniz. Beni görmediniz bile.  Ya ben ona seni tanımıyorum derken, tanışalım diyordum. Güven problemim var derken, bunu aşmak istiyorum diyordum. Açık açık söylemem mi gerekiyordu illa her şeyi. Hani biz birdik seninle ? Hani kardeştik? Benim içim cayır cayır yanarken neden görmedin ya? Ne değişti?"

KESİŞEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin