17. BÖLÜM

883 82 136
                                    

Mediadaki şarkı eşliğinde yazdım. Sizin de  bölümü bu şarkıyla beraber okumanızı tavsiye ederim. Bölüm sonunda görüşmek üzere. 

İYİ OKUMALAR :))


HATIRLATMA

"... Seni seviyorum diyemem ama seni kaybetmekten çok korktum."

*

*

*

Konuşmamın sonuna doğru sesim kısılmıştı. Yüksek sesle söyleme cesaretinde dahi bulunamamış olsam da Ege'nin söylediğim her şeyi duyduğunun farkındaydım. Ege'ye karşı neden başta önyargılı yaklaştığımı anlatabildiğimden kaynaklı olarak rahatladığımı hissettim.

Ben, konuşurken bakışlarımı ondan ayırmazken o, bakışlarını şömine üzerinde sabitleyip yumruklarını sıkarak dinlemişti her cümlemi. Bir kez olsun araya girip soru sormamış ya da fikrini belirtmemişti. Bunca yıl nasıl içinde tutup bana bir şey demediyse yine susmuştu. Onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilmiyordum. Ege anlatmadığı müddetçe de öğrenemeyecektim. 

Şömine de yanan odunun çıtırdayan sesinden başka odada herhangi bir ses yoktu.

Şömine de yanan odunun çıtırdayan sesinden başka odada herhangi bir ses yoktu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ege gözlerini yanan ateşe ayırmadan bakıyordu. Konuşmasını istiyordum. Soru sormasını, kızmasını, böyle bir insan yüzünden mi sevmekten vazgeçtin? Onunla beni nasıl aynı kefeye koydun?  Değdi mi? demesini, hatta bağırmasını... Ama susmasını değil. O sustukça sanki kalbime iğneler batırıyorlardı. Canım yanıyordu. Ve ben biliyorum ki benim canım hiçbir zaman onun yandığı kadar yanmayacaktı. 

 Ne kadar süre konuşmasını bekledim bilmiyorum. Şöminedeki odun, yerini yavaş yavaş küle bırakırken Ege yavaşça oturduğu yerden kalktı. Hiçbir  şey demeden gideceğini düşünüp ona engel olmak için ben de oturduğum yerden ayağa kalktım. Bakışlarını şömineden bana çevirdi ve düz bir ifadeyle;

"Yokluğunda bu odun gibi yaşadım yıllarca. Sana olan sevgimin ateşiyle her gün yavaş yavaş yanarak." dedi.

Yüzündeki düz ifadede değişiklik olmasa da gözlerine çöken hüznü görebiliyordum. Yapma dercesine yalvararak baktım gözlerinin içine. Onu böyle görmek istemiyordum. Verdiğim hasarı duymak, kalbime ağır geliyordu.

"Zamanla o ateş sayesinde tamamen kül oldum. Soğumamıştı belki ama yanmıyordu da eskisi gibi."

Dolan gözlerimle sadece onu izliyordum. Şöminenin yan tarafında bulunan içi  odun dolu kovanın yanına ilerledi ve eline birkaç odun alarak şöminenin içine bıraktı. Odun şömine içinde kalan küçük ateşin sayesinde tekrar yanmaya başlarken Ege yanıma doğru geldi. Eliyle şöminenin içini gösterdi ve burukça gülümsedi. 

"Sonra seni gördüm. Yıllar sonra. Aynı bu gördüğün odun gibi tekrar yanmaya başladım."

Sessizce yutkundum. Ne diyebilirdim ki! Gözlerindeki hüznü, kalbindeki acıyı alabilir miydi söyleyeceğim şeyler? Özür dilesem geçer miydi? Bunların hiçbirinin mümkün olmayacağını biliyordum. Ne ben o yılları telafi edebilirdim ne de Ege o yılları yok sayabilirdi. 

KESİŞEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin