(Media: Bölüm şarkısı (Bölüm boyunca açıp açıp dinleyin. :) ))
.
Geç kalmanın verdiği telaş ve ilk defa Ege'nin yaşadığı, onun hayatıyla ilgili en azından daha fazla bilgi sahibi olacağım yere gelmenin verdiği heyecan ve merakla adımlarımı attım önümdeki demir kapıdan içeriye. Havanın karanlık olması nedeniyle etrafta pek bir şey görünmüyordu. Sadece yürüdüğümüz yolun taşlarla döşenmiş olduğunu fark edebilmiştim. Bir de burnuma dolan o muhteşem hanımeli kokusunu. Ege önümde ben onun arkasında ilerlerken yönümüzü sağa doğru çevirdik. Girişteki büyük kapı kadar olmasa da, bir evin normal kapı boyutuna oranla yine de daha fazla büyük olan, özel yapım olarak düşündüğüm kahverengi bir kapı karşıladı bizi. Ege açık olan kapıdan içeriye girdi ve gülümseyerek bana doğru döndü. Eliyle içerisini işaret ederken bir yandan da başını sanki karşısında devlet başkanı varmış gibi eğmişti.
"Hoş geldiniz Asya Hanım. Buyurmaz mıydınız?"
Bu haline gülümsemeden duramadım. Onu ilk gördüğüm zamanki tavırlarıyla şu anki tavırları arasında dağlar kadar fark vardı. Her ne kadar ikisi bambaşka kişilikleri yansıtsa da bir insana ancak bu kadar güzel yakışırdı tüm davranışlar.
Gözlerimin içerisine hadi artık dercesine beklentiyle bakan Ege'ye;
"Eh, buyurayım bari." Dedim sanki o sormasa buyurmayacakmışım gibi. Küçük bir oyundan zarar gelmezdi değil mi?
"Sanki zorla gelmiş gibi konuştun? Yoksa gerçekten zorla mı?"
Ses tonundaki değişim kendisini net bir şekilde belli ederken; "bilmem. Sence öyle mi?" diyerek bakışlarımı çektim ve ayakkabılarımı çıkarıp Ege'nin garip bakışlarını umursamamaya çalışarak evin içerisine girdim. Şu an Ege'nin yüzüne bilerek bakmıyor olsam da adımın Asya olduğu kadar söylediğim şeyi kafasına taktığına emindim. Birkaç adım ilerleyip yol göstermesi için durdum ve o kapıyı kapatana kadar evi incelemeye başladım. Yüksek tavana, açık renkli duvarlara ve duvarlarda el yapımı olduğu belli tablolarla süslenmiş sade, geniş bir o kadar da özenle düzenlemiş bir girişi vardı evin. Sağ tarafımda beyaz renkli, tasarımı farklı olan bir portmanto dikkatimi çekerken ileride sağlı sollu birkaç kapı ve uzun bir hol vardı.
"Bizimkiler arkada, gel geçelim istersen."
Ege'nin yönlendirmesi üzerine başımı tamam anlamında sallayıp onu takip ettim. Beraber salon olduğunu düşündüğüm geniş ve düzenli bir odadan geçip bizimkilerin sesinin geldiği bahçeye çıktık. Ortamın güzelliği karşısında yüzümdeki gülümseme genişledi. Çevresi ağaçlarla kaplı ne çok büyük ne çok küçük olan bahçede, ağaçlardan birbirine uzanan küçük lambalar, yerlerde renkli puflar ve pufların tam karşısında beyaz perdeden yapılmış dev ekran vardı.
"Nasıl olmuş?"
Ege'nin sorusuna hayranlığımı gizlemeden "Tek kelimeyle muhteşem." Dedim ve merakla
"Hepsini kendin mi yaptın?" diye ekledim.
Duyduklarının verdiği memnuniyet ile olsa gerek gülümsedi ve net bir şekilde "evet" dedi.
"Zor oldu ama başardım."
"Senin başaramayacağın bir şey yoktur eminim" diye ağzımın içinde geveledim.
"Bir şey mi dedin? Anlamadım."
"Yok, hayır. Bir şey demedim."
Ege anlayışla başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞEN YOLLAR
ChickLitAldatılmanın verdiği hasarla sevilmeye dair olan inancını yitirmiş bir kız; yıllarca kavuşamamanın getirdiği yorgunluğa rağmen bir kez olsun sevmekten vazgeçmeyen bir adam. Hayat bu iki insanın yolunu nasıl kesiştirecek kim bilir... . . . Yolumuz...