BÖLÜM46 ''GERÇEK YÜZÜ''

28.7K 1.5K 337
                                    

Beklediğiniz bölüm geldi, minik bir uyarı da bulunmam gerekiyor.

*Bölümü sessiz bir ortamda, mümkünse yalnızken ve oturarak okuyun. Keyifli okumalar :)

~~~

Sizi öldürmeye geldiğini bildiğiniz birini, nasıl karşılarsınız? Soğuk kanlılıkla ya da hızlanan kalp atışlarınızla mı?

Peki mutluluk duymak? Katilinizle yüzleşmenizin sizi mutlu etmesi garip, değil mi?

Neden geldiği önemli değildi, yalnızca gelmiş olması önemliydi ve sonunda elbette gidecek olması...

Alnındaki damarına baktım. Kaygı zerreleri taşıyan gözlerine. Dudakları uzun süredir suskun gibi, birbirine örtülmüştü. Hissiz ifadesiydi yüzündeki ve bu benim en sevdiğimdi.

''Geceleri kapını bu kılıkta mı açarsın?'' öfke barındıran ve bana kızan cümleleri... Bu cümle türünü özlediğimi fark ettim. Şaşkınla gözlerine baktım, siyah incileri yaklaşan fırtınayla kabaran deniz gibiydi.

''Gecenin bu saatinde, kapının kilitli olması gerekiyor. Seninse çalan kapıya, kilidin arkasından bakıyor olman gerekiyor Küçük Hanım.'' Kırışan alnına baktım. Yüz hatları parlak değil, mat ve çökük duruyordu. Üzerinde kusursuz siyah takımlarından biri vardı. Onu ne içeri alabiliyordum ne de kapıyı suratına kapatabiliyordum...

''Gecenin bu saatinde, kapıya nasıl baktığımı teftiş etmek için mi geldin?'' dedim, küçümser bir tonda.

Kafasını sabırla kaldırdı. Dudaklarının arasından gözüken dili yutkunmama neden olurken, o piçce sırıttı.

''Neden geldiğimi merak ediyorsan, beni içeri davet etmelisin.'' ses tonu muzurdu. Ondan asla bir dönüş beklemiyordum. Hatta ben onunla bir daha karşılaşacağımızı bile düşünmüyordum.

''Neden geldiğini merak ettiğimi mi sanıyorsun?'' kapıyı suratına kapatabilirdim, eğer kişiliğim bu kabalıkta olsaydı. Yalnızca ayaklarımı, gerginlikle oynattım.

Kaşlarını ona özgü bir şekilde çattı. Gözlerini gölgeyen saçlarına baktım. Dudaklarını bilgiçlikle uzattı.

''Merak ettiğini ikimizde biliyoruz.'' söylediği şeye güldüm ve kapıyı sertçe ittim. Arkamı dönerek salona doğru yürüdüm. Küstahlığı sinir bozucuydu. Kapıyı iterek içeri girme seçeneği vardı ya da hiç müdahale etmezse kapı kapanacak ve o dışarda kalacaktı. Yani içeri girme ihtimalini kendisi seçecekti.

Arkamdan gelen ayak sesleriyle gülümsedim. Tercihi gurur okşayıcıydı.

Bıkkın bir şekilde arkamı döndüm ve ona soran gözlerle baktım. O ise umursamaz bir tavırla, üçlü koltuğun ortasına oturdu. Bakışları ciddileşmiş bir ifadeyle beni süzdü. Bundan rahatsız olarak, bende karşısına oturdum.

Bende onu taklit ettim. Yüzüme duygusuzluk maskesi taktım ve en boş ifademle ona baktım.

''Hayat nasıl devam ediyor?''

Koltuğumda dikleştim.

''Seni ilgilendiriyor mu bu?'' Güldü umursamazca omzunu silkti. Cevaplarını bildiği soruları soran, ukala çocuk gibiydi.

Öfkeme hakim olmaya çalıştım.

''Her şey bittikten sonra buraya gelme amacın ne?''

Güldü. ''Her şey bitti mi?'' gözleri değişik bir parıltıyla parladı.

Soruları meydan okuyucuydu.

''Egonu tatmin etmeye mi geldin? Ne duymak istiyorsun? Hani hayatta, bir tek aşka saygı duyuyordun?'' sinirle dudaklarımı birbirine bastırdım ve dua gibi çıkan yakarışlarımı kestim.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin