Bu gece onun da burada olması Adamı fazlasıyla rahatsız ediyordu. Adamın gözleri kapıda, purosundan derin soluklar alıyordu. Böyle ortamlarda sigara içmek ona zevk vermiyordu. Sigara Adam için özel bir şeydi. Özel ve kural taşıyan bir tercih. Adamın kuralı; sebepsiz yere sigara içmemekti.
Henüz on yedi yaşlarındaydı. Bir fahişeyle birlikte olmuştu. Fahişe ondan sigara istemişti, o ise sigara kullanmadığını söylemişti. Fahişe bunun üzerine çantasından bir paket çıkarmış ve ona da ikram etmişti. Ilk sigarasını o gün içmişti.
Fahişe Adamın sigarasını yakarken, gözlerine bakıp ''Her yaktığın sigaranın bir nedeni olsun. Yoksa bu zehri içine çekmenin hiçbir anlamı olmaz, yoksa bu zehir seni güçlü kılmaz...'' Adamsa yalnızca kafasını sallamıştı. İlk sigarasını boktan hayatına içmişti. Diğer sigaralarını da bunun gibi nedenlere...
Adam hep kötü şeylere içmişti ama bir gün güzele içmişti. Ilk defa acısı için değil de, mutluluğu için çekmişti dumanı. Zehri çekerken, güzeli düşünmüştü. Dumanı ciğerlerinde hissettiği gibi hissetmişti, güzelliği.. Kehribar gözlere içmişti, o aklından hiç çıkaramadığı yüze içmişti.
Sigara içtiği dakikalar özel bir ritüeldi adam için. Sakin ortamlarda ve kendini dinlerken içerdi. Acısını hafifletmek için yakardı sigarayı. Düşünmek için çekerdi beynine dumanı. Çokta üzülmezdi geçmişine, yaşadıklarının onu güçlü kıldığını düşünürdü.
Ne kadar acı, o kadar güç demekti Adam için.
Adamın elinde ki puro söndü, bir daha yakma zahmetine girişmedi. Sandalyesinden ayağa kalktı ve lavaboya doğru yürüdü. Kapıyı açtı ve sertçe içeri girdi. Aynanın önünde makyajını tazeleyen orta yaşlarda bir kadın çığlık attı.
Adam ''Eylül'' diye bağırdı tok bir sesle. Damarlarındaki kan hızlanmaya başladı. Kapıları birer birer açtı ama aradığını bulamamıştı. Sert bir küfür savurarak, merdivenlerden indi. Arka otoparkta bulduğu Hakan'a sert bir yumruk indirdi.
Hakan bunun bir gün olacağını biliyordu, zaten Eylül'ün gidişine de bu yüzden izin vermişti. Ama Aslan'a hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davrandı. Aslan'ı biraz olsun sakinleştirmeye çalıştı ama bu eylemi onun sinirlerini daha da arttırmıştı.
Derhal kamera kayıtlarını incelemeye oturdular. Eylül kocaman açtığı gözleriyle, hızla merdivenlerden iniyordu. Kendini yolun karşına atışı vardı ki.. Aslan daha da sinirlendi. Bindiği taksinin plakası net bir şekilde gözüküyordu.
Aslan Hakan'a baktı, Hakan anladı.
Yarım saat sonra, Hakan elinde orta yaşlarda bir adamla odaya girdi. Aslan net bir şekilde sordu ''Kızı nerede bıraktın?''
Adam korkudan kekeliyordu. Şoförün hangi kız, ben kız almadım tarzındaki cevapları Aslan'ın, suratına sert bir yumruk indirmesiyle son buldu.
Şoför açık adresi verdiğinde Aslan'ın yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. Şoför cebindeki küpeyi Aslan'a gösterdi ve tüm olanları ince ayrıntısıyla anlattı. Aslan hiçbirisini dinlemedi. Hakan'a adamı bırakması için emir verdi.
''Abi ben gidip alıyorum ve getiriyorum'' dedi.
Aslan kaşlarını sertçe yukarı kaldırdı, ''Hayır, o zaten gelecek''
**
Dilim damağıma yapışmış bir haldeydim. Titreyen parmağımı zile doğru uzattım ve bastım. Bekledim ama kapı açılmadı. Bir kez daha bastım, bir kere ve bir kere daha. Isyan edercesine kapıyı yumrukladım.
Kendimi sakinleştirdim ve toparlanıp kapının dibinden kalktım. Saat ona ya da on bire gelmek üzere olmalıydı ve Tarık dışarıda olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...