Merhaba :) Bölüme başlamadam önce kısa bir ısınma yazısı olsun bu. Kısa bir ara verdik, kaldığımız yerden devam ediyoruz. 'sayerland' okuyucuma hazırladığı kapak için teşekkür ediyorum, emeğine sağlık. Tabiki sizlere de sabırlı bekleyişiniz için.. Keyifli okumalar :*
⭐⭐
İnsan bir kere de ölmeyecek kadar güçlüydü ve Tanrı bundan dolayı küçük ölümleri yarattı. Hayal kırıklığı gibi, aşk gibi...
Gözlerimden aşağıya sessizce süzülen göz yaşlarımın arkasından ona baktım. Cennetini hapsettiği gözlerinin etrafına kondurduğu bakışları yakıyordu. Tüm güzelliğini çevreleyen yarası, sert bakışlarına puslu bir hava katıyordu.
Bakışları, çenesinin duruşu, yeni çıkmaya yüz tutmuş sakalları... İnsansal organlar onda neden bu kadar görkemli duruyordu. Hangi göz böyle bakabilir? Hangi bakış böyle çıplak bırakabilir? Nefesi nasıl böylesine üşütebiliyor, teni nasıl kalbimin ritmini böylesine değiştiriyor? Peki varlığı, varlığı tüm benliğimi nasıl böyle sarsabiliyor?
Her şeyiyle beni savunmasız, yitik, yetim, kimsesiz bırakıyordu. O şeytanın ta kendisiydi. Beni günaha sürüklüyordu. Cehennem ateşine gün be gün yaklaşıyordum onunla. Bedenim yavaş yavaş aşk kıvılcımlarıyla tutuşurken, mahşer ateşinin yakınlığını ve yakıcılığını hissediyordum.
Küçük bir oda genişliğindeki bu cam fanusun içinde dizlerimin üzerinde oturuyordum. Aslan ilk defa bu kadar öfkeliydi. Burnundan dışarı çıkan nefesin yakıcılığı, odayı ısıtıp beni terletiyordu. Gözlerindeki ölümcül bakış, başıma korkunç şeyler geleceğinin yazılı belgesi gibiydi.
Ceren beni arabaya bindirmişti ve eve geliyordum. Arabadan inipte merdivenleri çıktığımda arkamda keskin bir fren sesi duydum. Kafamı çevirip baktığımda, şöfor koltuğundan inen ve bana doğru korkunç bir şekilde yaklaşan Aslan ile karşılaştım. Sonrası ise klasik, hiçbir şey söylemeden kolumdan tutmuştu ve asansörden sonra da bu işkence odalarından birindeydim.
Aslan odaya girdiğimizde beni direkt bu kare şeklindeki düzeneğin içine atmıştı ve deminden beri odanın içinde elleri şakaklarında geziyordu.
Durdu. Bir elini cebine attı ve cama yaklaştı. Diğer elini alnıyla camın arasına koyup, bana baktı. Gözlerinde anlayamadığım bir acı vardı. Acı çekiyordu, bunu görebiliyordum. Dudakları düz bir çizgi halini almıştı. Az önceki öfkesi uçmuş gibiydi.
''Bana neler hissettiğini anlat'' dedi soğuk bir ses tonuyla. Bana böyle bakarken, hiçbir şey söyleyemezdim ki. Kaşlarını kaldırarak benden cevap beklediğini gösterdi. Ağzımı açmaya çalıştım ama sesim çıkmadı. Dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırdım.
''Beni neden öptün?'' beklemediğim bu soru ile utanç duygusuna battım. Yutkundum ve güçlü olmaya çalışarak ''Peki sen beni neden öptün?'' kurduğum bu cümlenin ardından, Aslan sertçe cama yumruk attı;
''Sana sorduğum soruya cevap ver! Beni neden öptün?!''
Dikkatini dağıtmak için demeliydim. Belki de sonrasında olanları da anlatmalıydım ona. 'Dikktani dağıtmat için seni öptüm ama sonra sana aşık olduğumu anladım Aslan' mı demeliydim? Yanaklarımı sertçe ısırdım ama sessiz halim Aslan'ı daha da çileden çıkarttı.
''Beni öpmenin hiçbir mantıklı açıklaması yok Eylül! Bu davranışının duygusal hiçbir açıklaması yok!'' sarfettiği son cümleyi öylesine aşağılayıcı bir şekilde söyledi ki, onu seven hücrelerim birer birer sızladılar.
''Sanki senin beni zorla yanında tutman, emirler vermen, cezalar kesmen çok mantıklı! Sanki senin davranışların çok mantıklı!'' Delirmiş gibi bağırdığımı farkedip kendimi susturdum, her kelimem ferman kağıdımı dolduruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...