BÖLÜM42 ''OYUNCAĞIN İSYANI''

23.3K 1.3K 70
                                    

Bölümden önce benim kısa yazımla karşılaşmak umarım sizi mutlu etmiştir :) Özellikle, 'verdiğim ödevi yapmayanlar' için bölüme koyduğum videoyu izlemelerini öneriyorum. İyi okumalar.

**

Hakan gittikten saniyeler sonra, belirdi karşımda. Bakışları şeytani bir yön taşıyordu. Mimiklerini, duygularını, hislerini en korkuncuysa insanlığını, kapının gerisinde bırakarak girmişti içeriye.

Üzerime doğru yürüdü. Ona karşı hiçbir baş kaldırış gösteremedim. Reflekslerim felç olmuş gibiydi. Bedenimi sertçe duvara çarptı. Duvarlar tahtadandı. Tahtaların arasından esen ince rüzgar içimi ürpertti.

Sertçe göğüslerimin altından halatı geçirdi ve sıktı. Önümde diz çöktü. Ayaklarımı iyice açtı ve bileklerimi deri kelepçelerle sabitledi.

Ayağa kalktı, gözlerime baktı. Nefesi yüzümü selamladıktan sonra, ellerimi eline aldı. Yavaşça başımın üstüne kaldırdı ellerimi ve onları da tıpkı ayaklarıma yaptığı gibi açıp, kelepçeledi.

Kısa geceliğim poziyonumdan dolayı iyice kısalmıştı. Bedenim birazdan gelecek darbelere karşı çırılçıplaktı.

Kulakları tırmalayan ama kalbime ninniler söyleyen bir sessizlik vardı. Aslan masanın başında durdu. Bıçaklarla dolu olan çantaya baktı. Filmi izlerken, bu sahneyi benimde yaşayacağım aklıma asla gelmezdi.

Dizlerim sarsılıyordu. Acılı bir ölüm mü yaşayacaktım?

Aslan çantaya bakarken, konuştu. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.

''Samantha zehirsizdi, İsabel'in panzehiri vardı. Bundan önce yaşadığın tüm işkencelerin, insan bünyesine göre ayarlanmış bir sistemi vardı. Dayanabileceğin kadarını yaşatıyordum sana.'' sustu. Kafasını çevirip gözlerime baktı.

''Bu işkencenin diğerlerinden tek bir farkı var Küçük Hanım. Alabileceğim hiçbir önlem yok ve bu bıçak atma işini hayatımda ilk kez deniyor olacağım, senin üzerinde.'' tekrar önündeki çantaya baktı.

Kusursuz elini yavaşça çantaya uzattı ve bir bıçak aldı parmaklarının arasına. Bıcağın metal ucu, gecenin karanlığında parladı.

Aslan sanki bağ kurmaya çalışıyormuş gibi uzunca süre bıçağa baktı. Ardından gözleri odayı taradı. Uzun adımlarıyla karşı duvardaki seramik saatin önünde durdu. Hat sanatıyla süslenmiş, lacivert saate gözlerini kısarak baktı. Duvardaki saatle arasında iki metreden fazla vardı.

Derin bir nefes aldı. Bıçak tutan elini kaldırdı, dirseğini birkaç kez esnetti ve çevik bir hareketle bıcağı elinden çıkardı. Bıcak hedefine doğru sertçe gitti ama saatin bir karış kenarına saplandı. Hedef tutturulamamıştı.

Aslan sinirlenmişti. Hızla masanın başına gitti, bir bıçak daha aldı ve tekrar eski yerine dönüp nişan aldı. Parçalanan porselin sesi kulaklarımı tırmaladı. Korkuyla gözlerimi kıstım. Aslan iğrenç bir mutlulukla dolmuştu. Yüzündeki şeytani gülümseme, mide bulandırıcıydı.

Saatin olduğu duvara saplanan bıçakları çıkardı. Masanın başına döndü. Bıçaklardan birini çantaya özenle yerleştirdi. Diğeriniyse elinde tutarak bana döndü.

Ölmeden önce söylemem gereken şeyler vardı:

''Bana gelmeyişin, bana çok benzediğin için. O çok özlediğin geçmişini, bir daha yaşayamayacağın için bu kadar öfkeli ve hayata kızgınsın''

Alnı kırışmıştı. Acılarının yansıması olan kırışıklıklara baktım. Birisini öldüremeyecek kadar masumdu, masumluktan anlayamacak kadarsa hissizdi.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin