''Dayanamıyorum Hakan. Suç işlemiş gibi sevmekten bıktım. Titreyerek, utanarak sevmekten BIKTIM!'' dediğimde Hakan'ın kollarındaydım.
Hakan anlayışla sırtımı sıvazladı(!) Başka bir zaman olsa, bu hareketi yüzünden şaşkınlık komasına girebilirdim ama şu anda durum oldukça farklıydı.
Hakan anlayışla sakinleşmemi bekledi. Ve onun ağzından şu cümle döküldü.
''Herkes sanki birisinde mahsur kalmış gibi''
Dediği ne kadarda doğruydu. Herkes birinde mahsur gibiydi.. Kimisi bir cennette mahsur kalmıştı, kimisiyse benim gibi çıkışı olmayan korkunç bir zindanda..
Hakan'ın kollarından ayrıldım ve başımı cama yaslayarak yol boyunca düşündüm.
Arabadan inip eve yürüdüğümüz sırada ''Sen kimse mahsur kaldın?'' diye bir soru yönelttim Hakan'a.
Hakan bir dakika düşündü. Yüzü acılı bir hal aldı ''Aşk konusunda Arafta kaldım, şimdi ise bir şeyin beni öldürüp kurtarmasını bekliyorum'' dedi.
Söyledikleri öylesine Hakan'dan beklenmedik şeylerdi ki.. Kaşlarımı kaldırıp, gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Sonra başımı anlayışla salladım ve odama doğru yol aldım.
Hakan'ın hayat hikayesini öyle çok merak ediyordum ki.. Aslan'la nasıl tanışmışlardı, ilişkileri hangi temeller üzerine kuruluydu, Hakan'ın bir özel hayatı var mıydı?
Bu soruların cevaplarını alamayacağımı biliyordum ama ilerleyen zaman dilimi içinde, bir kısmını öğrenebilirim diye düşündüm.
Üzerimdekilerden kurtulup, rahat bir şeyler giydim ve kütüphaneye doğru çıktım. Kapıdan içeri girerken epey zorlandım. Asılı durduğum dolap kulpuna baktım, Aslan'ın dondurmayı bıraktığı masa... Etrafta hiçbir iz yoktu, hiçbir şey yaşanmamış gibiydi.
O gece yaşadıklarımı göz ardı ederek, romanların olduğu bölüme yaklaştım. Değişik bir şeyler denemek adına, adını ve yazarını hiç duymadığım bir kitabı elime aldım.
Kütüphaneden çıktığımda, karşımdaki kapıya baktım. Aslan'ın yanına dahi yaklaşmama müsade etmediği kapı.. Kapıya gözlerimi kısarak baktım, acaba o kapının arkasında ne vardı? Sonra omzumu sallayarak merdivenlerden indim.
Akşam yemeğinde Aslan yoktu. Hakan Aslan'ın gelmeyeceğini söylemişti ama benim yine de tüm yemek boyunca gözüm kapıdaydı. Aslan, Hakan'ın dediği gibi gelmemişti. Omuzlarım düşük bir halde odama girdiğimde kendimi yumuşak yastıkların arasına bıraktım.
Saçlarıma dokundum. Aslan benim saçlarımı örmüştü.. Bunu düşünürken mal gibi sırıttığımı farkındaydım ama umrumda değildi. Sonra yatakta küçücük bir şekil aldım. Gözlerimi kötü şeyler düşünmemeye çalışarak kapattım.
**
Mutsuz bir sabaha gözlerimi açtım. Saat yediye gelmek üzereydi. Yatakta gerildim ve moralsiz bir şekilde banyoya doğru gittim. Banyodan çıktığımda üşüdüğümü farkettim, bu yüzden kıyafet odasına gidip kalın bir gömlek ve pantolon.
Yediyi çeyrek geçen saate baktığımda, bu günün benim için oldukça erken başladığını hissettim. Sıkkınca odamda etrafa bakındım ve cama yaklaştım.
Gri gökyüzüne ve hafifçe sallanan ağaçlara baktım. Sessizlik evrene yakışan bir şeydi. Bahçede gezinen gözlerim birden bir noktada sabit kaldı. Sessizliği yöneten bir sanatçı gibi çimenlerin üzerine bağdaş kurarak oturmuştu.
Dizine dayadığı kollarıyla başını tutuyor ve bir noktaya bakıyordu, piyanoya.. Gördüğüm görüntü nefesimi kesecek kadar enfes, dünyanın tüm acılarını barındıran bir tablo gibi sancılıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...