Gecenin karanlığına gözlerimi açtığımda, Aslan'ın kollarındaydım hala. Arkam dönük bir halde uykuya daldığım pozisyonumdan, ne zaman Aslan'ın göğsüne sokulma pozisyonuna geçmiştim bilmiyorum. Elbisem bacaklarımdan oldukça yukarı çıkmıştı ve Aslan'ın büyük eli sanki bacağımı kapatmak ister gibi eteğimin bitişinin hemen altındaydı, diğer eli ise belimde. Bacağımda ki elini yavaşça oradan ayırmaya çalışsam da, Aslan'ın eli sert bir şekilde olduğu yere tutunmuştu ve ben elini hareket dahi ettiremedim.
Onu uyandırmaktan korktuğum için bu amacımından vazgeçerek, Aslan'ın derin nefes alışlarını dinledim. Sonra ise kafamı kaldırarak yüzüne baktım. Yüzünü istemeden yüzüne dönmüştüm ve bu anı değerlendirdiğimi farkındaydım.
Yüzünün yarılı tarafı açıktaydı. Oldukça kötü gözüküyordu. Acaba acıyor muydu? Elimi yavaşça havaya kaldırarak yaraya doğru uzattım. Tam yaranın üzerini elleyecekken, elimi korkarak geri çektim. 'Yüzümü ellemek yasak' lafı zihnimde yankılanıyordu. Acaba kaç yaşındaydı? Olgun bir genç gibi duruyordu. En fazla yirmi sekiz olmalı diye geçirdim içimden.
Sonra arkamı Aslan'a döndüm bu gece onun haberi olmadan bir yasağı çiğnemiştim. Bu düşünce yüzüme büyük bir sırıtış saldı.
Kapanmaya çalışan gözlerime daha fazla hakim olamayarak, uyumaya devam ettim.
**
Gözüme vuran aydınlıkla, gözlerimi kırpıştırarak açtım. Ne kadar zaman olmuş, aydınlıkla uyanmayalı... Yatakta gerindim ve kafamı çevirerek, yatakta boş olan Aslan'ın tarafa baktım. Saat dokuzu gösteriyordu, tam da biyolojik uyanma vaktim.
Benimle uyuyup benimle uyanmayan Aslan'ın yastığına elimi attığımda, elime çarpan şeyle, minik bir çığlık attım. Böcek değil Eylül. Artık böcek diye bir şey kalmadı, diyerek minik kağıdı elime aldım.
''Uysal davranışlarının, getirisi olan odan hazır. Odana gitmen için kapıya çıkman yeterli.'' Sana da günaydın Aslan. ''Bundan sonra yaşayacaklarını, davranışların belirleyecek.'' lafı aklıma geldi. Demekki bu odayı hak edecek davranışlarda bulunmuştum.
Merak içinde yataktan kalkarak babetlerimi ayağıma geçirdim. Kapıya çıktığımda, beni her zaman Aslan'ın yanına götüren koruma yanımda belirdi ve ikimizde konuşmadan koridorda yürüdük. Aslan'ın odasının bulunduğu odanın, iki kapı aşağısındaki kapının önünde durduk.
Yanımdaki koruma kapının şifresini girdiğinde yutkunarak sisteme baktım. Esaret maceram kaldığı yerden devam ediyordu anlaşılan. ''Güvenliğiniz için Eylül Hanım. Sistem her zaman aktif olmayacak'' dedi sert sesiyle. Bu cümleyi o ses tonuyla söylemeseydi, belki biraz rahat hissedebilirdim.
Kapı açıldığında, koruma bir adım geri çekildiğinde, odama yalnız başıma gireceğimi anladım. Kapıdan içeri girdiğimde, ağzım 'O' der gibi yuvarlak bir hal aldı. Benim pencereli oda isteğime, Aslan'ın neden güldüğünü şimdi daha iyi anlıyorum...
Etrafıma bakınırken, ben bile kahkahalar atmaya başladım. Tavanı yüksek bu odada da, üç pencere vardı. Aslan'ın odasındakiler kadar büyük olmasalar da hatrı sayılır bir büyüklükleri vardı. Odamın teması ahşaptı. Yerler ve pencereler koyu renk ahşaptı. Pencerelerimden sarkan, beyaz tüllerim bu görüntüyü harika bir hale getiriyordu.
Lacivert renkteki çift kişilik yatağım odanın tam ortasına konmuştu. Sağ taraftaki duvar, tamamen kitaplıkla kaplanmış ve önüne çok şık bir, mor renk josephine koltuk konmuştu. Bu koltuğun yanında bembeyaz şık bir aydınlatma vardı. Yatağımın dibinde mork renkte bir şifonyer vardı. Camlarımın birinin önünde saman rengi berjer takımı. Yatağımın her iki yanına konan mavi renkteki ahşap komidin ve üzerlerindeki dantelli ve boncuklu lacivert mor beyaz karşımı abajurlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...