BÖLÜM4 "KARANLIĞA DOĞRU"

46.3K 1.9K 468
                                    

Ben onu karanlıktan nasıl çıkarabilirdim? Belki ışıklarını yakabilirdim ama onu karanlıktan çıkarabilir miydim? Bu karanlık olayı da neydi ki zaten? Bir insan neden kendisine böyle bir yaşam seçer? Acaba hep mi karanlıkta duruyordu, yoksa bana özel bir şey miydi bu?

Oturduğum yerde karanlığa doğru şaşkınca bakerken, salonun kapısı açıldı ve beni almaya gelen koruma masanın yanına kadar gelerek bekledi.

Güzel bir akşam yemeği olmuştu ve karanlıktaki adamın yanından olaysız ayrıldığım için mutluydum. Tam ayağa kalktığımda onun sesini tekrar duydum

''Davranışlarına dikkat etmeni istiyorum Eylül, her hatana karşılık ceza çekeceksin. Bunu unutma ve kurallara uy!'' sanada iyi geceler karanlıktaki adam, yine herbir duygudan yoksun sesi bana bunları söylerken, benim yaptığım tek şey önüme bakarak bu salondan çıkmak oldu.

**

Üç gündür odama yemek verilmesi dışında, kapım hiç açılmamıştı. Karanlıktaki adamı da görmemiştim hiç. Önümdeki kitabı okurken, kapımın açılmasıyla bakışlarım o yöne döndü. Kapıda gördüğüm görüntüyle mal oldum. Kapıda duran Berin gerçek miydi? Şaşkınlık ve mutlulukla dizimi cimcikledim.

Bu bir rüya değildi. Bana kocaman gülümseyen Berin'e koştum ve sarıldım. ''Sen buradasın, nasıl?!'' dedim şaşkınlıkla ondan ayrılırken.

''Ben gidiyorum Eylül ve sana veda etmek istedim.'' dedi üzgün bir yüz ifadesiyle.

''Yoksa hep hayalini kurduğun...'' lafımı kesti ve sevinçle

''Evet Paris'e gidiyorum. Okulumu ayarladım.'' dedi. Berin moda tasarımı okumuştu ve Paris'e gitmeyi hayal etmişti hep. Bir saniye şu anda garip bir şey oluyordu burada. Elimi alnıma koydum ve düşündüm. Berin'in gözlerine acıyla baktım.

''Aslan seni seviyor Eylül'' dediğinde gözlerime yaşlar birikmeye başladı.

''Se-sen bu oyunun içinde miydin?'' diye sordum öfkeyle.

''Ben hiçbir şeyin içinde değildim Eylül. Bana sadece seninle ilgili bir kaç şey sordu ve yanıtladım hepsi bu.''

''Lanet olsun! Yoksa, sızdırdığın bilgiler karşılığında mı Paris'e gidiyorsun?!'' diye bağırdım yüzüne öfkeyle.

Berin'in kahverengi gözleri utançla yere döndü ve iki saniye sonra kafasını kaldırarak bana baktı.

''Aslan iyi biri Eylül''

''İyi biri hee. Şu odaya bak Berin! Ben haftalardır bu odadayım ve delirme noktasına geldim. Özgürlüğüme ne kadar düşkün olduğumu biliyorsun, halime bak!'' diye cırladım.

''Ölüm biletimi almama yardımcı oldun, teşekkür ederdim.'' dedim kapıya arkamı dönerek ve gözümde artık tutamadığım damlaları saldım.

''Gidiyorum, veda etmeyecek misin bana?'' dedi ağlamaklı sesiyle.

''Cehenneme git Berin!'' diye bağırdım.

Arkamı döndüm ve ''Berin'' diye bir inilti çıktı dudaklarımdan.

Yanına gittim ve ona sıkıca sarıldım. O benim tek varlığımdı, ailem gibi bir şeydi. ''Tarık'ı gördün mü, seni aradı mı?'' diye sordum ona hala sarılır haldeyken.

''Tarığı unut Eylül'' dedi ve beni yanağımdan öperek sımsıkı sarıldı.

Ağladım. Hıçkırarak ağladım. Geçmişi olmayan bir kızın, geçmişine ait tek varlığıydı o, Berin benim varlığımın tek kanıtıydı. Kollarımdan ayrılıp, kapıya doğru gitti. Kapıdan çıkarken bana bir bakışı vardı ki... yıllarca zihnimden silinemeyeceğine eminim. Kapı suratıma kapatılıp kilitlendiğinde, artık bu hayatta yokmuşum gibi hissettim kendimi.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin