BÖLÜM12 "ANNE ÇOCUĞUNU NEDEN DÖVER PEKİ?"

35.2K 1.5K 110
                                    

Her taraf küf kokuyordu. Küf kokusundan boğulmak üzereydim. Karanlıkta hiçbir şey göremediğim için, ellerimle duvardan destek alarak yürümeye çalışıyordum ama bu çok zordu. Birilerinin bana yardım etmesi için yüksek sesle sesleniyordum.

Karanlıkta ellerimle bir yol ararken, karşıda bir ışık gördüm. Koşarak gidemezdim çünkü önümü görmüyordum, takılıp düşebileceğim bir şeyler olabilirdi. O yüzden yerde emekleyen çocuk pozisyonu alıp, ellerimin ve dizlerimin üzerinde ışığa doğru hızlıca yürümeye çalıştım.

Bu lanet yerden kurtulacaktım. Aslan beni buraya ceza diye bırakmıştı ve ben ona cezayı gösterecektim. Canım pahasına da olsa buradan kaçacaktım! Hızlıca ışığın önüne geldim. Aydınlık karşımdaydı.. İstesem hemen koşabilirdim ama korkuyordum. Sonra derin bir nefes alarak ayağa kalktım. Burnuma gelen ve o hiçbir yerde duymadığım kokuyla geriye doğru bir adım attım.

''Eylül sana beni bırakmak yok dememiş miydim? Sen yine yaramaz bir kız gibi ilk fırsatta kaçmaya çalıştın. Çık çık çık...'' onu göremiyordum ama burada olduğu gerçeği ve beni kaçarken yakalamış olması tam bir kabustu.

''Anlamıyorsun, seninle kalamam. Evim var. Arkadaşlarım var. Benim dışarı da bir hayatım var!'' diye bağırdım.

''Kimin var Eylül, senin ailen bile yok. Yetimhanede büyümüş zavallı bir kızsın sen. Arkadaşın zannettiğin Derin mi? Yoksa sevgilin zannettiğin Tarık mı seni dışarıda bekliyor'' dedi ve korkunç bir kahkaha attı.

Kulağıma dolan ayakkabısının sesleri ve artan parfüm kokusu bana doğru yaklaştığını gösteriyordu. Kolumu sertçe tuttu. Elinden koluma bir şey sürüldü ama umursamadım. Dediğim gibi ölümüm pahasına da olsa buradan kaçacaktım. Zihnimde kaçma düşüncesi çılgınca dolanıyordu ve var gücümle Aslan'ı ittim ve aydınlığa doğru attım kendimi.

Aydınlık diye gördüğüm şey, bir balkon ve balkonda yanmakta olan ışıkmış. Üzerimde beyaz bir elbise vardı. Kirlinmiş beyaz bir elbise. Bu elbiseyi ne zaman giydiğimi bile bilmiyordum. Aslan arkamdan gelmemişti. Ellerimin ve dizlerimin altında göl olmuş kan birikintisi vardı. Kendimi aydınlığa atarken ellerimin üzerine düşmüştüm. Iğrenerek bu kan birikintisinin üzerinden kalktım.

Aslan'ın ayak seslerini sıtımda hissettim. Arkamı korkuyla döndüm. Aslan sıcacık bir tebessümle bana baktı ve elinde tuttuğu şeyi bana uzattı. Elindeki şeye dehşetle baktım!

Aslında onu ellemek istemiyordum ama tepki veremedim. Aslan et parçasını ellerimin arasına bıraktı, hala sıcak olmasına şaşırdım. Ağlayarak elimde tuttuğum kalbe baktım. Aslan asla durmayacak olan bir katildi. .. Ne istiyordu bilmiyorum? Bu kalp kime aitti? Yoksa beni mi öldürmüştü? Korkuyla kalbimin olduğu bölgeyi elledim ama herhangi bir yara yoktu. Ardından Aslan yüzünde ezici bir gülümseme ile karanlığa doğru kayboldu.

Bu kalp kime aitti? Gözlerim kan izlerini takip ettiğinde, bir feryat kopardım. Tarık terasın korkuluklarının üzerine çökmüştü! Sırtı dönük bir şekilde korkuluklarda sarkma pozisyonunda yatıyordu. Vücudundan akmış olan kan, yaralı olduğunu gösteriyordu. Koşarak yanına gittim ve ağır vücudunu çevirmeye çalıştım. Vücudu sertçe yere düştü. Dehşet içinde yerdeki görüntüye baktım.

Yemyeşil gözleri korkuyla açık kalmıştı. Gömleğinin sağ tarafı yırtılmıştı ve kalbinin olduğu yerde koca bir delik vardı. Gözlerimden yaşlar aktı. Bir o deliğe, bir de elimdeki kalbe baktım. Onu öldürecektim, Aslan'ı öldürecektim! Tarık benim yüzümden ölmüştü. Ellerim titriyordu ve şoka girmiş gibi hissediyordum.

''Beni de öldür artık lütfen...'' diyerek ağladım. ''Lütfen''... Tarık'ın cansız bedeni hemen yanıbaşımda, kalbi ise ellerimdeydi. Her tarafım kan olmuştu. Aslan galiba beni karanlığında boğmuştu. Onu öldürmenin artık bir anlamı yoktu çünkü o, karanlığında zaten boğulmuştu ama kendim içim yapabilecek bir şeyim vardı. Hayat bomboştu. Kendimi tamamen bitmiş hissediyordum.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin