BÖLÜM30 ''NEREDEN NEREYE''

31.8K 1.3K 45
                                    

Sarı sokak ışıklarının aydınlattığı yolda, sessizce yürüyorduk. Aslan bu gece oldukça sessizdi. Bu sessizlik sinir bozucu hal almaya başlamıştı ki ''Nereden nereye...''

Kendi içinden mırıldandığı bu şeyi duymuştum, durdum ve Aslan'a baktım. Bakışları farklıydı. Kızgın ya da öfkeli değildi, tıpkı sakin de olmadığı gibi. Yalnızca gerçekçi bakıyordu. Bakışları hiç olmadığı kadar insancıldı.

Bu bakışların altında, yaşadığımız gerçek dışı dünyadan çıktım ''Nereden, nereye Aslan?''

Gözleri yorgun bir şekilde baktı.

''Aslında iyi biriydim. Sonra kaybettim Eylül... Her şey ailemi kaybetmemle başladı. Çırpındım, çabaladım ama hiçbir şey elde edemedim'' sustu. Kulaklarımı dolduran sesinin yerinde, şimdi esen rüzgarın soğuk nefesi vardı.

Gözleri sokak lambasının aydınlattığı kaldırıma daldı. ''Sonra bir gün. Soğuktan tüm vücudumun titrediği gün, bir şeyi fakkettim'' nefesimi tutmuştum. Biçimli dudaklarından dökülecek kelimeleri büyük bir açlıkla bekliyordum.

''Sokaklar yaşamak için çok soğuktu Eylül... Kaldırımlar uyumak için çok sert, insanlarsa çok bencildi. Işte o gün kendime şu anki hayatımı biçimlendirecek olan yolu seçtim. O yolu seçtikten sonra ise, önceden kaybettiğimden de daha önemli şeylerimi kaybettim.

Duygularımı kaybettim, kendimi kaybettim. Kendimden her gün uzaklaşıyorum ve gün geçtikçe hissizleşiyorum'' kurduğu son cümle, içimdeki çok derinleri üşüttü. Aslan'ın yorgun yüzüne baktım, sanki yıllardır bu sokaklarda yürüyormuşcasına yorgun gözüküyordu.

Usulca yürümeye başladık. Yanımda yürüyen, acılarla dolu bu adama baktım. Acıları birer birer zalimliğe dönüşmüştü. Şu anki karakteri, yıllar önceki acılarına inattı. Bu o kadar belliydi ki.

Nefreti tüm dünyayaydı. Insanlara acı çektirmekten zevk aldığını söylese de çektirdiği acıların hepsinin omuzlarına bir yük olarak bindiğinin farkında değildi. Yaşadığı hayatının içinde boğulduğunu hissediyordum. Benimde omuzlarım çöktü, sokağın sonundaki mısırcıya baktım.

Arabasının üstünden buharlar çıkıyordu. Sakallı amca yine her zamanki gibi arabasının başındaydı. Aslan mısırcıyı görünce, hafifçe bana doğru döndü ve gülümsedi. Gülümsemesi ne yazık kı kalbimde çiçek açtırtmadı. Çünkü çiçek açamayacak kadar mutsuz hissediyordum.

Mısırcının yanına geldiğimizde Aslan bana baktı. Bense yaşlı amcaya dönerek ''İyi akşamlar'' dedim. Aslan'ın garip gözlerle beni izlediğini hissediyordum.

''İyi akşamlar güzel kızım'' dedi sararmış sakallarının arasından mısırcı. ''İki bardak mısır istiyoruz'' dedim. Amca kazandaki mısıra, büyük kepçesini daldırdı.

Aslan kaşlarını çatmış bir şekilde etrafa bakıyordu. Korumacı Aslan halleri diye düşündüm ve mısırcıya dönerek ''Benimkisinde baharat ve mayonez olsun'' dedim. Adam kafasını salladı ve işine devam etti. Isınmak için ellerimi birbirine sürttüm.

''Delikanlı sen nasıl istersin'' Aslan'a ilk defa saygılı hitapların dışında bir hitap edildiğini duymak garipti. Neredeyse kahkaha atacaktım. Aslan'a da garip gelmiş gibiydi. Aslan bir süre durakladıktan sonra cevap berdi.

''Sade olsun'' Adam kısa bir süre sonra iki bardağı da bana doğru uzattı ve Aslan'a dönerek ''Beş lira'' dedi.

Aslan kafasını sallayıp, elini cebine daldırdı. Cebinden çıkardığı minik desteyi karıştırdı. Destedeki en küçük para 100 tl'ydi. Aslan gülümseyerek, kaşlarını çattı ve 100 lük banknotu yaşlı adama uzattı.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin