Küf kokusu. Karanlık...
Işığa doğru soluksuzca ilerlemeye çalışmam. Arkamdan gelen Aslan'ın sesi. Balkondaki kan gölünün üzerine düşmem. Beyaz elbisem. Aslan'ın elinde tuttuğu şey!
ve o, et parçasını ellerimin arasına bırakması...
Tarık'ın korkuluktaki bedeni. Vücudundan akan kan. Korkuyla ona dokunduğumda yere serilen bedeni.
Açık kalan yemyeşil gözleri. Tarık'ın kalbinin olduğu yerdeki koca boşluk. Benim elimde tuttuğum kalp...
Kendimi balkondan aşağı atmam!
**
''Eylül UYAN!'' gözleri öfkeyle açılmıştı. Dudakları şişmiş ve kıpkırmızıydı. Siyah incileri her zamanki gibi yanıyordu.
Kupkuru olan boğazımla zorla da olsa yutkundum. Aslan üzerimden çekildi ve yanıma sırt üstü uzandı. Bir süre ikimizde sessizce nefeslerimizi dinledik.
Bu kabusu artık o kadar çok görüyordum ki... Alnımdaki terleri sildim. Kalp atışlarım yavaşça normal ritmine döndü.
''Bana rüyanda ne gördüğünü anlatmanı istiyorum'' kadifemsi bir ton ve anlayışlı bir tını...
Kafamı döndürüp ona baktım.
''Anlatılacak bir şey yok, kabus işte'' Kaşları çatıldı. Kusursuz dudaklarını ıslattı. Bir şey söylemek için söze başlayacak gibiydi ama söyleceklerine karar verememesinin karmaşasını yaşıyor gibiydi.
Zihnindeki milyonlarca kelime içinden ''Anlat''ı seçti. Tek kelimeye, tek kelimeyle karşılık verdim.
''Sen'' burun delikleri hafifçe açıldı. Kafamı çevirdim, ona sırtımı döndüm ve donuk mavi gökyüzüne baktım. Aslan yataktan kalktı. Hiçbir şey demeden odadan çıktı.
Saat henüz altıydı. Uykum yoktu. Kalktım, kendime kahve alıp camın önüne oturup dışarıyı izledim.
Yedi buçuk gibi Aslan odama geldi.
''Hazırlan'' dedi ve gitti.
Ağır hareketlerle kıyafet odasına gittim. Aslan'ın beni giydirmesi geldi aklıma. Yanaklarım hafifçe kızardı. Bugünde aynı baskını yememek için, seri hareketlerle giyindim.
Üzerime borda rengi kısa modelli bir etek ve beyaz yumuşacık boğazlı bir kazakla, giyinme işlemimi bitirdim. Kolum alçıda olmasaydı saçımı balık sırtı örerdim ama saçımı salıp, taramakla yetindim. Yüzüme renk vermesi için göz kalemi, parlatıcı ve çok açık bir tonda allık sürdüm.
Üzerime kabanımı da alarak odadan çıktım. Aslan salonda yoktu. Merdivenleri inmeye başladım ve Aslan'da odasından çıkıp çabucak bana yetişti.
Arabada hiç konuşmadık. Şirkete sessizce girdik. Saat henüz sekizdi. Kahvaltımızı Aslan'ın odasında yaptık.
Kahvaltıdan sonra o masasında bense toplantı masasında hiç konuşmadan çalıştık.
--
Aslan'la bugün neredeyse hiç konuşmamıştık. Masasında sürekli dosyalarla uğraşmıştı. İki tane toplantısını, nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı iptal etmişti. Dalgın ve sinirli gözüküyordu. Bense onunla ilgilenmiyormuşum gibi, önümdeki çevirileri tamamlıyordum.
Elimdeki iki metni de bitirmiştim. Dosyaları Aslan'ın masasına bırakmak üzere ayağa kalktım. Masasının yanına kadar gittim. Elinde tuttuğu kaleme dalmıştı. Öylece hareketsizce duruyordu.
Dosyaları yavaşça masasına bıraktım. Bu hareketimle, gözleri daldığı yerden ayırdı. Arkamı döndüm ve sessizce yerime yürüdüm.
''Hadi yemeğe çıkalım'' dedi. Bu sefer kabanıma doğru yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...