BÖLÜM34 ''GİZLENEN YARALAR''

23.5K 1.2K 95
                                    

Tüm yıl ''mutlu yıllar'' demekle mutlu geçseydi keşke. Benim için yalnızca takvim değişiyor. Yeni sayılar dışında hayatıma girecek olan bir yenilikte yok. Kramsar ya da ne kadar da depresifsin demeyin. Gayet normalim. Mutluyum demeyeceğim, çünkü bu önemli değil. Her şeye rağmen bu süprizlerle dolu hayatta yaşıyorum işte.

Baktımda ne saçma bir yazı olmuş. Silmeyeceğim, okuyup benden soğuyun. Aklımdakileri yazarak anlatamadım ama siz anlarsınız belki. Yılbaşı heyecanı içinde olanlar bunu yılbaşı hediyesi olarak algılasın. Diğerleri de yeni bölüm gelmiş desin :)) Susuyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

**

Avuçlarımın içi ve diz kapaklarım sızlıyordu. Aslında acıyan avuçlarım değil, yüreğimdi. Boş gözlerle Aslan'a baktım. Sessizdi. Hiçbir şey söylemeden arabaya binmişti ve eve gelmek üzereydik.

Bana hiçbir şey söylememesi, karşılaşacağım fırtınanın gücünü zaman ilerkedikçe arttırıyordu. Bana ne yapacaktı? Aklımdaki tek soru buydu.

Bahçeye girdik. Araba yavaşladı ve durdu. Aslan arabadan indi. O sırada kapım açıldı. Kapıyı açan Hakan'dı. Hakan'ın gözleri yorgunluk ve acımayla bakıyordu. Alnı kırışmıştı. Aslan önden eve doğru ilerledi, Hakan kolumu tuttu ve beni Aslan'ın arkasından ilerletti.

Kolumu bırakması için salladım ama bu Hakan'ın kolumu daha kuvvetli tutmasına neden oldu. Evin içine girmek, zindana kapatılmakla eş değer bir his verdi bana. Sıkıntılarımın hepsi kalbimin üstüne bindi. Aslan merdivenlerden yukarı çıkarken, biz Hakan'la asansöre doğru ilerledik.

Hakan "-1" e bastı. Yalvaran gözlerle Hakan'a baktım. Hakan sanki ben orada yokmuşum gibi, karşısındaki sabit bir noktaya bakıyordu.

Hiçbir sözle onun insanlığına ulaşamayacağımı bildiğim halde "Lütfen" diye sayıkladım. Hakan sinirle nefes verdi ve hışımla bana döndü.

"Eylül Çakal'la dans ne demek!!"

Hakan'ın bana bu şekilde bağırması hissettiğim suçluluğu daha da arttırdı. Ağlamak istemiyordum ama göz yaşlarımı da durduramıyordum. Asansörün kapısı açıldı. Hakan hala bana bakıyordu. Birkaç saniye öylece kaldık ama ne benim söyleyecek bir şeyim, ne de Hakan'ın sözleriyle düzeltebileceği bir şey vardı. Konuşmak anlamsızdı...

Omuzlarım çökük bir şekilde Hakan'ın yanından ilerledim. Hakan cebinden büyük bir anahtarlık çıkardı ve önünde durduğumuz kapıyı açtı. Karanlık odaya ilk o girdi, ışıkları yaktı. Ölü bedenimi sürükleyerek beyaz floresanların aydınlattığı odaya girdim.

Büyük bir masa vardı. Üstünde jelatinli malzemeler, ilaç şişeleri... Odanın ortasında ise sedye vardı. Bu sedye bana böcekli fanusu hatırlattı. Hakan bıkkın bir ifadeyle bana baktı.

"Sedyeye uzan Eylül" ne yapacaksak, bunu onunda yapmak istemediğini biliyordum. Ellerimi kollarıma sürttüm. Bedenim buz kesmişti.

"Hakan bunu bana neden yapıyorsunuz!"

Hakan beklemediğim bir öfkeyley gözlerime baktı. Bir öğretmenin zor bir konuyu çocuklarına anlatırkenki sabrı vardı gözlerinde. Sanki bana bir sır verecekmiş gibiydi, sanki beni anlamaya çalışır gibi bakıyordu, bir abi şefkatiyle bakıyordu...

"Eylül bunu sorgulama. Neden burada olduğunu ya da Aslan'ın bunu sana neden yaptığını sorgu-la-ma. Sorgulaman anlamsız; çünkü bunların hepsi koca bir saçmalık! Sen yalnızca mantıklı davran. Aslan'ı sinirlendirmen eline hiçbir şey vermez."

"Peki benim duygularım ne olacak Hakan?!"

"Buradan gittiğinde hepsini unutacaksın"

Buradan gitmek.. Bunu Hakan'ın ağzından duymak, bir garanti gibiydi. Demek gidebilme ihtimalim vardı. Gidecektim demek...

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin