Emir vaat eden cümleleri, hiçbir şey olmamış gibi davranışları... Sanki beni mahveden, kıran, yıkan, acıtan o değilmiş gibi davranıyordu. Sanki ben onun ev arkadaşıydım ya da onun tabiriyle istediği zaman çekiştirebileceği, istediği zamansa oynayacağı oyuncağıymışım...
Ben bunların hiçbirisi değildim. Ellerim ve ayaklarım uyuşmuş gibiydi. Siyah ten rengi çorabı özenle giydim. Üzerime aradığım özel bir şey vardı. Bir şey lazımdı, dekolte ya da başka bir şey. Kadın gibi hissetmek istiyordum. Güçlü ve alımlı.
Dekolte bulamazsam şansımı ultra mini bir şeyden yana kullanacaktım ki, elime askılıkta zor tutunan bir gömlek geldi.
Askılıkta zor tutunmasının nedeni, aşırı geniş olan yakasıydı. Yumuşacık kumaşı başımdan aşağıya kolayca geçirdim. Aynadaki görüntüme baktım. Kayık yaka zannettiğim şey, hani yakaydı resmen.
Umrumda değildi. Eteklerden de siyah renkte olanı elime aldım. Elimde tuttuğum şey kalem etekti. Bunu fark etmem gülümsememe neden oldu.
Onu da giyip, ayağıma uygun ayakkabıyı da seçtiğimde hazırdım. Aynadaki görüntüme baktım. Boynumu ve göğüslerimi ölçülü bir şekilde sergiliyordu gömleğin yakası. Cüretkar değildi ama normal bir yaka olduğunu da söyleyemeyeceğim.
Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Belki çocuk sıfatımdan çıkıp, kadın olmaya çalışıyorum. Belki de Aslan'ı bu yolla sinirlendirebileceğimi düşünüyordum... Bilmiyorum.
Kabanımın kemerini sıkıca bağladım ve odadan çıktım. Arabaya bindiğimizde Aslan telefonuyla ilgilendi, bende camdan dışarıyı izledim. Sıcak olmasına rağmen kabanımın önünü açmak gibi bir hamleye girişmedim.
Aslan bana arada kaçamak bakışlar atıyordu ama herhangi bir iletişime girmedik. Araba durduğundaysa, sessizce şirkete girdik.
Aslan'ın asistanı direkt yanımıza geldi. Aslan çok önemli bir toplantıya girecekmiş falan... Odaya dahi çıkamadan, Aslan toplantıya girmek üzere gitti. Bense Aslan'ın tembihleriyle odaya yollandım.
Bana ''Yaramazlık yapma demişti'' zihnimde lastik yaptığım bu kelimeyle, odaya girdim. Kabanımı güzelce çıkarıp astım. Kendimi Aslan'ın koltuğuna doğru ilerlerken buldum.
Aslan'ın toplantısının en az üç saat süreceğine emindim. Koltuğa oturdum. Masasının üstü boş ve düzenliydi. Önüme bir kağıt çekip karalama yaptım. Biraz Isabel'e baktım. O kadar ilginçti ki. Olduğu yer, kırmızı süs taşlarıyla çevrelenmişti ve o sınırı hiç geçmiyordu. Zaten sürekli ağacında takılıyordu, yere pek inmiyordu.
Sarı görüntüsü harikaydı. Dallardaki süzülüşü. Bedenini de gerisinde taşıması. Samantha'ya bakmaksa biraz daha ürkütücüydü. Kocaman kıllı bir böcek fanusun içinde oradan oraya yürüyordu, bu aynı zamanda komikti de.
Sabah erken kalktığım için, uykumun olduğunu hissettim ve kollarımı masanın üstüne koyarak kafamı gömdüm ve uyumaya çalıştım.
Gözlerimi açtığımda, kolum uyuşmuştu.
''Umarım salyalarını masama akıtmamışsındır.'' Toplantı masasının yanındaki oturma grubundan gelen sese baktım.
Aslan koltukta rahatça yayılmıştı ve tableti elindeydi. Esneyen ağzımı tutarak ona baktım. Kendime gelmek için yüzümü ovuşturdum.
Aslan'ın bakışlarının zaman geçtikçe garipleştiğini fark ettim. Saate baktığımda öğleden sonra biri gösteriyordu.
Aslan oturduğu yerden kaltı ve bana doğru geliyordu. Masasından kalkma düşüncesi içindeydim ama henüz bedenim uyanmamış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...