BÖLÜM32 "DAMLA"

21.8K 1.1K 40
                                    

''Evet tek şeker'' dedim. Aslan tek şeker cevabımı kaşlarını çatarak karşıladı. O ise şeker almadı. Ikimizde başta sessizce çaylarımızı içtik. Sessizliği bozan Aslan oldu, hemde şaşırtıcı bir giriş yaparak.

''Gemideki hayatımın en son neresinde kalmıştık?'' Sorusu alakamı ölçmek içindi. Anlattığı her şeyi kelimesi kelimesine hatırladığım için küçük bir şov yapmaya karar verdim ve anlattığı hikayeyi özetlemeye başladım.

''... Sen piyano çalarken, karşında bir kız belirmişti ve sen tam orda hikayeyi kestin. O kadın sana piyano çalmayı öğreten ve kişiliğine çok farklı şeyler katmış olan birisiydi'' Anlatımımın sonuna doğru, ses tonuma bir hüzün çöktü.

Aslan gözlerini kocaman açarak bir yandan beni dinlemiş, diğer yandansa çayını içmişti. Ben susmuştum ama o hala gözlerime bakıyordu. Sanki gözlerimde dilimden dökülemeyen anlamları arıyor gibiydi.

Dudaklarını hafifçe yaladı ve ayağa kalktı. Eşofmanı belinden düşecek gibi duruyordu. Ben nefesimi tutmuş bir şekilde onun hikayesine devam etmesini beklerken, o bardağımı işaret etti.

Benim bardağımı da doldurduktan sonra, tekrar oturma pozisyonumuza geçtik.

''O geceki karşılaşmamız beni sinirlendirdi. Annemi düşlerken, karşıma hiç tanımadığım bir kız çıkmıştı. Hemde özel bir anımda, habersiz bir şekilde etkinliğime dahil olmuştu. Kıza hiçbir şey söylemeden o gün oradan çıktım.

Bu karşılaşmamızdan sonra, o kızı sürekli görmeye başladım. Yemek salonunda, güvertede, orda burda, şurda... Fazlasıyla sinir bozucuydu. Uykumun olmadığı bir gece, kalktım ve gemide dolaşmaya başladım. Aklıma yapacak tek bir şey geldi. Herkesin uyuduğu bu vakitte piyano çalmak...

Büyük salonun kapısını sessizce açtım ve bu sefer ben bir sürprizle karşılaştım. Kız piyanolu odanın, bir kösesindeki masanın hemen yanındaydı. Elinde kalemi ve masanın üstünde ve etrafında dağılmış onlarca kağıdın arasındaydı. Varlığımı fark etti ve bakışları bana kaydı. ''Yemekhanede çalışan bastırılmış bir tipin, böyle piyano çalabilmesi garip'' söyledikleri o gün bana kendimi kötü hissettirmişti ama aşağılayıcı tavrından bir sonuç çıkardım;

Hayatla ilgi hiçbir şey bilmeyen şımarık bir kızdı karşımdaki. Bu çok bilmiş şımarıkla o gece sabaha kadar sohbet ettik. Konuştukça konuşasın geliyordu. Onca saat hiç uykum gelmeden onunla nasıl konuştuğumu bugün bile anlayamıyorum.

Sabah olduğunda ikimizde kamaralarımıza giderken, o kızla ilgili karar verdiğim son şey vardı; Hayatla ilgili çok şey yaşamış olduğuydu.. Yalnızca acıları onu sert bir kalıba sokmuştu.

O günden sonra akşamları o odada buluştuk. Kendisi bir roman yazıyordu. Bazı geceler sabahlara kadar, boş kağıtlara bakıyordu kalem oynatmadan. Bazense nefes almadan yazıyordu. Yazması bana ilginç geliyordu ve onu merakla takip ediyordum.

Bana kurgusunu anlatıyordu. Sıkça benim fikirlerime başvuruyordu. Olaylar uyduruyorduk, kitabındaki karakterlere bürünüyorduk.

Bazen benden ona piyano çalmamı istiyordu. Bazı geceler sadece piyano çalıyordum ona, konuşmuyorduk. Bana nota ile çalmayı o öğretti''

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin