Büyük bir yol ayrımıydı bizimkisi, farklı yollardan hayatımıza devam ettiğimiz. Eve gidişimiz sessizdi. Kulaklarım böyle bir sessizliğe daha önce hiç tanık olmamıştı. İtiraf edilmesi gerekenleri sakladım, kalbimin hislerini ta içime hapsettim. Duygularımın etrafına kalın duvarlar çektim. Kimse zarar veremesin diye.
Arabadan indiğimde, hava bile sessizdi.
Aslan yavaşça arkamdan yürüyordu. Nedenini bilmediğim bir şekilde yüzüne bakamıyordum. Eve girdik, merdivenleri garip bir hüzünle çıktım. Merdivenler bittiğinde olduğum yerde kaldım.
''Üzerimi değiştirip, çıkarım.'' paramparça sözcüklerdi bunlar. Yüzümü kaldırıp ona baktım. Gözleri mat bir siyaha bürünmüştü.
''Gece burada kalabilirsin.'' ne anlamı vardı? Artık özgür değil miydim?
''Gerek yok. Burada bir saniye bile kalmak istemiyorum.'' kelimeler büyük bir nefretle çıktı ağzımdan.
Boğuk bir ifadeyle kafasını salladı katil. Onay verdi cesedin gitmesine.
Odama girdim. Üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Özenle askılığına astım. Kulağımdaki, benim olmayan, küpelerden de kurtuldum. Ojelerim bile bana ait değildi. Onları da sildim.
Bana ait olan ne vardı ki?
Çırılçıplak bir halde odanın içine döndüm. Yatağın üstünde gördüklerim tek kelimeyle inanılmazdı. Açık ağzımla yatağa yaklaştım.
Kısa beyaz eteğim, uçuk mavi şifon atletim, turuncu el çantam, turuncu topuklularım... hatta iç çamaşırlarım bile buradaydı.
Sağ gözümden bir damla yaş süzüldü. Titreyen elimi çantama uzattım. Telefonum, evimin anahtarı, cüzdanım, bir kutu naneli sakız...
Titreyen ellerimle hızla üstümü giydim. Buradan hiçbir şey almadan gittiğim için mutluydum aynı zamandaysa, Aslan'ın bunları muhafaza etmesinin şaşkınlığını yaşıyordum.
Eteğimin fermuarını çekerken kapı çaldı. Üzerimdeki atleti de düzelterek kapıya baktım. Kapıdaki Aslan'dı. Gözleri bir aslana yakışmaycak kadar boş bakıyordu. Bu neyin boşluğuydu? Oyuncağını atan her çocuk böyle mi gözükürdü?
Kapıdan içeri girmedi. Orada öylece durdu. Çıplak ayaklarımla şifonyer çekmecesine ilerledim. Kendi evimden getirdiğim bir kutu vardı.
Onu da aldığımda hiçbir şey bırakmamış ve buradan da hiçbir şey almamış bir şekilde ayrılacak duruma gelmiştim. Kolumun altına aldım küçük hatıra kutumu.
Aslan kapıya yaslanmıştı ve büyük bir sessizlikle beni izliyordu. Kaçamak bir bakış attığımda, dikkatle bana bakan bakışlarını gördüm. Bu bakışların gitmeme izin vermeyeceğini hissettim.
Gergin bir halde topuklularımı giydim. Çantamı da koluma taktım. Ağır çekim gibiydi her şey. Aslan bana engel olmadan ya da ben bu rüyamdan uyanmadan özgürlüğüme kavuşmak istiyordum.
Aslan sakin bir sessizlikle uzun adımarını oynattı, yanıma geldi. Tam önümde durdu. Nasıl veda edecektik?
Gözlerime baktı. ''Üzerine bir şey al.'' ah bilseydi, kalbimin nerelerle dolu olduğunu. Onun varlığı içimi sıcacık tutuyordu.
Belki de gitmeme musade etmesinin nedeni, ona itiraf etmiş olduğum aşkımdı. O söylememiş miydi, hayatta saygı duyduğu tek şeyin aşk olduğunu?
Üzerime hiçbir şey alamazdım. Nasıl geldiysem öyle de gitmeliydim. Hiç bitmeyecek olan sessizliğimizi, artık gitmek için sabırsızlanan adımım bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
Fiksi UmumTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...