Bu bölümü, uyunmasıyla beni çok ama çok mutlu eden birine ithafen yazdım ve paylaşıyorum. Sen uyurken ki düşüncelerim ve hislerim bu paragraflarla gizli, seni seviyorum :)
**
Uyumak, yarı ölüm gibi bir şey. Gözlerini kapatıp da, dünyayla bilincini kestiğin o an ne olur?
O an ruh serbest kalır. Ruh aslında bedenin içinde tutsak hisseder kendini. Bu yüzden korkarım uyumaktan. Aslında korkum, uyanamamak. Ruh ya dönmek istemezse bedene?
Gözlerimi açabildiğimiz her sabah, hayatımızın en şanslı günüdür aslında... Gözlerimizi açtığımızda, aydınlığı ve çevreyi görebilen gözlerimizse belkide sahip olduğumuz en değerli varlığımızdır.
Bu evde, bu hayatta böylesine mutlu bir sabaha uyanmaksa ne büyük ironi ama...
Her şeye rağmen bu sabah gerçekten aşırı derecede mutluyum! Dün gece Aslan surlarının içine davet etti beni. Bana hayatıyla ilgili bir şeyler anlatması, öylesine güzeldi ki.. Onunla bir şeyleri paylaşmanın tadı, muhteşemdi...
Yatakta doğruldum. Açık olan perdelerden dışarıya baktım. Hafif bir yağmur yağıyordu. Ne geceydi ama...
Yüzümde aptal bir gülümsemeyle yataktan kalktım ve sersem adımlarımla kapıya gittim. Kendi odama geçerken, salondan sesler duyduğumu hissettim ama Nigar kahvaltımı hazırlıyor diye düşündüm.
Bu yüzden çabucak odama gidip, banyoya girdim ve üstümü de değiştirip salona doğru gittim. Salona girerken, burnuma taze pişmiş hamur işi kokuları geldi. Koku iştahımı güzelde okşadı. Dilimle dudaklarımı ıslatarak salona adımımı attım ki, gördüğüm görüntü kalbimde büyük bir çoşku uyandırdı!
Parıltısını yıldızlardan almış gibi, gülüyordu gözleri bana... Kalbim kendince heycanını göstermek için, delice attı. Onu ne ara bu kadar benimsemiştim?
Yanıma doğru geldi ve ikimizde kollarımızı açarak birbirimize sarıldık. O an Ceren'i ne kadar özlediğimi farkettim. Birbirimizden ayrıldığımızda ikimiz de kocaman gülümsemelerle birbirimize bakıyorduk.
''Eylül, harika gözüküyorsun'' dedi, Ceren samimi bir şekilde.
''Teşekkür ederim, sende öyle gözüküyorsun.''
''Tatilden geldim ben, olsun o kadar'' dedi mahcup bir şekilde.
''Ne zaman döndün?'' diye sordum, sevecen bir merakla.
''Dün gece, geç bir saatte döndüm''
''Ya, hoşgeldin o zaman'' dedim ve ayakta süren muhabbetimize masaya geçerek devam ettik.
Ağzıma attığım peynir diliminden sonra lafa başladım ''Seni hiç arayamadım, nasıl geçti günlerin?'' diye sordum mahcup bir şekilde. Aslan'a söylesem benim için Ceren'i arayabilirdi ama aklıma geldiyse bile Aslan'dan bir şey istemek öyle kolay bir şey değildi.
''Aslında pek bir şey yapmadım. Bol bol kafa dinledim ve 'alışveriş' yaptım'' alışveriş kelimesini yaramaz bir tonda söyledi. Bunun üzerine ikimizde gülmeye başladık.
Ceren'in bu sabah bana süpriz yapacağını Aslan biliyormuş. Gerçekten hoş bir süpriz olmuştu. Nigar Hanım'ın ev yapımı açmaları çok ünlüymüş ve Ceren bu açmalara bayılırmış. Bu yüzden sabah gelmeden önce, Nigar Hanım'ı arayıp kahvaltıya geleceğini söylemiş. Aslında bunun anlamı açma istiyorum demekmiş.
Ceren sevimli bir şekilde bana bunları ve Alaska'da neler yaptığını anlattı. Kahvaltıdan sonra koltuklara gömülerek, karşılıklı kahvelerimizi içtik. Onunla sohbet etmek oldukça rahatlatıcıydı. Ceren'in insanın içine huzur veren bir yönü vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)
General FictionTüm dünyanın ona ait olduğunu zanneden bir avcının hikayesi... Yalnızlığından güçlenen, karanlıkta avlanan, bedenini başkalarının acılarıyla besleyen bir sadist. Hüznün şarkısını fısıldayarak gelen bir Eylül... ~~ஐ ''Karanlığından ne zaman çıkaca...