BÖLÜM3 "AKŞAM YEMEĞİ"

51.3K 2.1K 178
                                    

Gözlerimi güçlükle açtığımda öyle kötü bir haldeydim ki... Odama getirilmiş ve yatağıma yatırılmıştım. Kapının yanındaki surahi ile bardağı gördüğümde vücudumdaki tüm ağrılara rağman koşarak kapının yanına ilerledim, çöktüm ve sürahiyi ağzıma dayadım. Boynuma ve üzerime dökülen suyu umursamadan kana kana su içtikten sonra, sürahiyi oraya bırakarak tekrar yatağıma çıktım.

Kendimi oldukça bitkin ve kırgın hissediyordum. Yaşamadıklarımaydı kırgınlıklarım, oysa ne hayallerim vardı. Artık buradan çıkamayacak olduğum gerçeğini içimde bir yerde her ne kadar hissetmek istemesem de, hissediyordum! Bu gerçek beni mahvediyordu, gözlerimden usulca süzülen bir kaç damla yaşla uykuya daldım.

**

Koluma değen elle gözlerimi açtım. Beni salona getiren korumaydı bu ve ben oraya gitmeye hazır hissetmiyordum kendimi. Karanlıktaki adamın öfkesini ve acımasızlığı somut bir şekilde görmüştüm, o sıcak odada. Direndim gitmemek için ama adam beni iki yanımdan tutarak ayağa kaldırdı ve sürükledi.

Ağlayarak bindiğim asansörden ağlayarak indim. Kapının önüne geldiğimizde göz yaşlarımı içime çektim. Koruma kapıya iki kere vurdu ve kapı açıldı. Hıçkırığımı yutarak kapıya doğru minik bir adım attım. Çıplak ayaklarıma bakarak içeri girdim.

Ölüm sessizliğine adım atmış gibiydim.

Odaya girdiğimde direk karanlığın önüne doğru yürüdüm ve kafamı eğerek beklemeye başladım. Kısa bir sürenin ardından konuşmaya başladı.

''Cannı acıtıp seni üzmek istemiyorum Eylül. O yüzden ne söylüyorsam onu yap ve taşkınlık çıkarma. Zararlı çıkan sen olursun.'' sesi duygudan yoksundu. Kızgın bir ebebeyinin çocuğunu azarlaması gibiydi tam olarak.

''Sen o karanlığının içine hapsolmuş bir korkaksın. Istesende canımı acıtamazsın!'' dedim içimdeki öfkeyi kelimelerle kusarak.

''Korkak olduğumu mu düşünüyorsun?'' diye sordu.

Kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim, gözlerimdeki yaşlar yanağımı yakarak boynumdan aşağıya dökülüyordu.

''Peki sen?'' diye sordu bu sefer. Hiçbir tepki vermeden karanlığa baktım.

Bana yıllar gibi gelen bu sessizliği karanlıktan çıkan, o el bozdu. Karanlıktan çıkan ele gözlerimi kocaman açarak baktım. Bu beklemediğim bir şeydi. Cismini görmediğiniz biri, bacaklarınızı titretebiliyorsa o kişiden ölümüne korkun...

Sağlam bir vücuda ait olduğunu gösteren güçlü el, karanlığın içinden bana doğru uzandı. Kusursuz uzun parmakları ve elinin üstünden başlayarak koluna doğru uzandığı belli olan şişkin damarlarla çevrili kemikli ele baktım. Bu kusursuz, elin nasıl bir bedene ait olduğunu düşünmeden edemedim.

''Gel ve bu korkak insanla yüzleş o zaman'' sesi sayesinde bakışlarımı o elden çekerek karanlığa çevirdim. Ayaklarım bedenimden kontrolsüzce bir adım geriye gitti.

El geriye çekilerek karanlığa gömüldü ve derin bir nefes veriş sesi duydum. Artık kontrollü davranmam gerektiğini içten içe şiddetli bir şekilde idrak etmiştim.

''Masanın üstündeki paket senin için. Odanda canının daha az sıkılmasını umuyorum'' masanın üstünde duran parşömen kağıdına benzeyen sarı pakete baktım. Beynim o paketi derhal almamı söylerken, içimde ki inatçı yanım elimi dahi sürmememi söylüyordu.

Ayaklarım beynime uydu ve kendimi pakete doğru yürürken buldum. Paketimi elime aldığımda biraz ağır olduğunu hissettim, acaba içinde ne vardı. Bakışlarımı sessizlik içerisinde olan karanlığa çevirdim. Teşekkür etmeyecektim. Kendi isteğimle almıyordum bu hediyeyi zaten.

KARANLIĞIN YÜZÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin