Bölüm 15

2K 214 151
                                    

Ödül'den

Sahilde aynı yere oturduk Asel ile. Ona bakma isteğimi denize odaklanarak bastırmaya çalıştım. Biz gerçekten ne yapıyorduk burada? Neden onun dediklerini yapıyordum?

Çantasını aldı önüne. “Bu sefer benden.” Dedi elindeki termosu göstererek. Hep böyle sımsıcak gülümsese ya. “Bardak mı termos mu?”

-"Termos.” Dedim. Çünkü geçen sefer bardağı elleri arasında tutuşu çok hoşuma gitti. Kahve kokusundan mutlu olan bir insan karşımdaki. İnsanlara dikkat etmem normalde. Hareketlerine, sözlerine, mimiklerine. Asel’in ise her şeyi dikkatimi çeker bir haldeydi. Termosu açamadı bir türlü. Elinden aldım. O kırık parmakla yapılan her işin işkenceye dönüştüğüne eminim. Kahveyi termosun bardağına koydum. İki eliyle uzandı bardağına. Kokusunu içine çekti. Hafif bir rüzgar vardı, ondan bana doğru esen. Kıvırcık saçlarını hareketlendiriyordu. Kokusu geldi burnuma. Kahvenin değil Asel'in. Kahvemden bir yudum aldım. Onun gibi denize döndüm ben de.

Kahvelerimiz bitene kadar hiç konuşmadık. Bittiğinde Asel'in yaptığı gibi termosu deniz suyu ile çalkaladım. Çantasına attı termosu.

-"Sakıncası yoksa.” Dedi ve durdu. Diyeceği neyse çekindi. “Numaranı alabilir miyim?”

-"Alamazsın.” Bir miktar hayal kırıklığı oluştu yüzünde.

-“Yaa. Peki sorun değil.”

-“Bilmiyorum ki numaramı.” Yüzüme inanmıyor gibi baktı. “Gerçekten bilmiyorum.” Cebimdeki telefonu çıkardım ona verdim. “Sen çaldır kendini.” Gülmeye başladı. Telefonumu elinde çevirdi bir süre. Sağa sola döndürdü. Tamam ben teknoloji özürlüsüyüm de sen de mi bilmiyorsun Asel? Gülüşü yarım kaldı.

-"Açamadım ben bunu.” Güldüm. Aldım telefonu. Şuraya basınca açılıyor işte. Açılmıyor. Bu niye açılmıyor?

-"Şarjı bitti sanırım.” Ya da bozuldu. Ben bunu şarja takmayı unutuyorum. Kendi kendine bitiyor. Bitmeyeni yok mu? Bir de teknoloji çok gelişmiş diyorlar. Zırt pırt şarjı bitiyor şunun. Kullanmıyorum bile. Denize fırlatasım geldi. Bir kere işimiz düştü şuna onda da şarjı bitti. Sinir oldum. “Yağmur ablan mı senin?” dedim aklıma gelen ilk şey ile. Başını kaldırdı hızla.

-"Evet, ablam.”

-"Hiç benzemiyorsunuz.” Güldü.

-"Bu kıvırcık saçlar dışında.” Saçını eline doladı.

-"Aslında normal. Bizim ailede de bu renk göze tek ben sahibim. O da mavi mi, gri mi belli değil.”

-"Buz mavisi.” Gözlerimin içine heyecanla baktı. “Çok güzeller.” Bu gülümsememe neden oldu. Genelde soğuk bulurlar. “Bizim benzememe nedenimiz, annelerimiz farklı. Babam da ablam gibi yeşil gözlü. Benimki aileden farklı. Annem, göz rengimin hamileyken yediği ballardan geldiğini düşünüyor değişik şekilde.” Güldüm buna.

-"Haklı olabilir. Benim annem de buz yiyormuş.” Böyle dememe kahkaha attı. Menopoza girecek kadın hamile kalırsa tabii buz yer. “Baban nerede şimdi?”

Umursamaz bir tavır aldı. “Bilmiyoruz ki. Bir tane daha kardeşimiz olduğu söyleniyor. Bizi terk ettiğinden beri görüşmedik. Bir ara nafaka veriyordu. Onu da keseli uzun zaman oldu. Dışarıdan görsen mükemmel biri diyebilirsin onun için. Zevklerine düşkündür. Her zaman güler. Çevresindeki insanları eğlendirir. Çevresi durmadan değişir. Ne mal olduğunu anlayan uzaklaşır yanından. Ciddi olduğu anı bulamazsın. Hep sarhoştur. Nefesindeki alkolü hâlâ duyarım. Babam eve gece geç geldiğinde annem babamın odama girmesine engel olmaya çalışırdı. Çocuğumu göreceğim diye ortalığı yıkardı, dalardı odama. Gecenin bir yarısı uyandırırdı beni. Sözde seviyor işte. O kokuya hâlâ midem bulanıyor.” Senin de yaran burada demek. “Çok konuştum ben de mi?” dedi gülerek. “Kendimi tutamıyorum bazen. Üzerinden çok zaman geçti bunların. Önemsiz şeyler olarak kaldı geride.” Önemsiz değil aslında. Bir yerde okumuştum çocukluk travmaları kişiliği oluşturuyormuş. Yani kalmıyor olduğu yerde. Bizimle birlikte geliyor.

Aşk'sı (G×G) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin