Bölüm 26

2.2K 225 329
                                    

Asel'den

-"Çiçek mi alsan kıza?” bıkkınlıkla baktım İmge’ye. Çünkü durmadan çiçek al diyor ya. Hayatta gitmem diretmeleri falan boşmuş. Benden önce hazır oldu kız. “Her şeyi yaparmışmış. Altı boş cümle bunlar. Ödül'e çiçek almanı istiyorum. Al.” Laf da yiyorum.

-"Sen benim rezil olmamı istiyorsun. Eğleneceksin orada. Hem senin için her şeyi yaparım, dedim. Bu git kendini denize at demek değil İmge hanım.”

-"Sen de ne sinirli oldun ha. Üzüm üzüme baka baka...”

-"Neymiş?” dedim sertçe. Kızdırdı bu cümle biraz beni.

-“İyiliğin için dedim kankacım. Elimiz boş gitmeyelim diye.”

-"Var aklımda bir şey. Çiçekle kız istemeye gider gibi durmayalım.” İstesek olur aslında.

-“İyi sen bilirsin.” Umursamaz bir tavır aldı.

-"Kızdın mı?” kıyamıyorum da üff. Az önce kızan ben değildim sanki.

-"Yoo bana ne? Ne kızacağım.” Omzunu silkti. Gözlüğünün üzerinden bakmaya başladı. “Ben o kızdan korkuyorum biraz. Çok soğuk bakıyor. Yumuşardı diye dedim.” Anlaşıldı derdi. Önyargı ne lanet bir şey. Güldüm rahatlaması için.

-"Ya sen onu biraz tanısan...” buna izin verir mi emin değilim. “Yani yanında biraz zaman geçir, korkularının yersiz olduğunu görürsün.”

-"İnşallah...”

Bir pastaneye girdik. Oradan pasta aldık. Ödül'ün damak tadını bilmiyorum ama pastayı İmge'nin istediği şekilde seçtim. Bol çikolatalı. O da mutlu olmasına yetti zaten. Küçük şeylerle mutlu olan insanları hep sevmişimdir. Sizi hiçbir zaman yarı yolda bırakmazlar. Biri de der, o kadar değer görmemiştirler ki en küçük şeylerde bile havaya uçarlar. Bana kalırsa küçük ve kimsenin umursamadığı detaylar, incelikler özeldir. Ayrıca belirtmeliyim insan en çok kendine değer vermeli. Kendi değerini bilmezsen başkasının bilmesini beklemek mantıksız. Tabii bencillik, ego boyutunda değil. Tüm bunları düşünürken evin önüne geldik. Bir heyecan bastı içimi. İmge şöyle bir baktı etrafa. “Büyükmüş kızım burası.”

-"Ben nasıl temizlenir diye düşünmüştüm.”

Kahkaha attı. "İşte benim kankam.” Vurdu omzuma. “İyi yere gelin gidiyorsun..." Ters ters baktım ona. Yutkundu. Devamını getiremedi. En çok kızdığım konu çünkü.

Kapının önünde durdum ve nefes alıp verdim. Çaldım kapıyı. Kalbim şimdiden vurmaya başladı. Ve günümü güzelleştirenim açtı kapıyı. Gözlerimi alamadım ondan. Gülümsedik birbirimize.

-"Şu çıtır kim?” diye kulağımın dibinde fısıldadı İmge. Kime çıtır diyorsun? Ödül'e mi diyorsun? Lan! Birinin öksürmesi ile sesin geldiği yöne baktım. Ödül'ün bir adım çaprazında duran uzun boylu, sarışın oğlanı anca gördüm.

-"Merhaba ben Burak. Hoş geldiniz.” Nazik ve güler yüzlü.

-"Çıtır konuştu.” Bunu diyen de öküz ve sapık.

-"Efendim?” dedi Burak gülümsemesini kaybetmeden.

-"Ben de İmge.” Korkana bak. Ön plana çıktı bile. “Hoş bulduk.” Elini uzattı Burak'a, tokalaştılar.

Elimdeki pastayı Ödül’e uzatırken "Özledim.” dedim sessizce. Gülümsedi. Ulan yerim ben bunu.

-"Özledim.” Dedi.

-"Hadi biz de özledik.” İmge döveceğim seni. Hani sokakta dans eden oğlanı ağzında sakızla izleyen kız çocuğu vardı ya. Mor şapkalı. İmge o işte.

Aşk'sı (G×G) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin