Asel'den
Sabah erkenden kalktım. Fazla erkenden. Toplantı var diye uyuyamadım bir türlü. Zannedersin üniversite sınavına gireceğim. O derece. Eee o kadar kalktım kahvaltıyı ben hazırlayayım. Krep yapma fikri aklıma geldi. Ama önce tarifine bakalım. Hımm un, süt, yumurta, tuz... Tamam yapılır bu. Mutfağa geçtim, malzemeleri çıkardım. Bir tane de kap lazım buna. Dolaptan bir tanesini buldum. Yumurtaları kırmadan hemen önce yıkadım. Annem önceleri yıkar öyle koyardı buzdolabına. Bu yanlış. Kırmadan hemen önce yıkanmalı yumurta. Birini kırdım kabın içine. Diğerini de kırdım da kabın içinde değil. Annemin elinde sopayla kapının önünde gözükmesi bir oldu. Bu kadar çabuk nasıl haberi oldu ya? Alt tarafı bir yumurtayı yere kırdım. Sopayla gelmiş bir de.
-“Ah Asel.”
-"Özür dilerim sultanım.”
-"Ödümü kopardın. Hırsız girdi sandım.”
-"Aaa ben yumurtayı...” oha kendimi ele veriyorum. Yerdeki yumurtanın üzerine bastım hemen. Ayak tabanımda hissettiğim ıslaklıktan ağlayacağım şimdi. İğrenç.
Bakışları ayağımın oraya kaydı. Gözleri büyüdü gözleri. “Ayyy!” diye bağırdı. Kaçmak için yeltendiğimde “Sakın." Nefes alamadı kadın. "Sakın o ayakla bir yere kımıldama.” Sert geldi. Parmak da havada. “Yere düşürdün bir de üstüne mi bastın annem ya.” Şu an benden tiksiniyor. Sopayı bırakmadan yanıma geldi. Kaç sopa yiyeceğim?
-"Krep yapmak istemiştim.” Dedim sessizce. Annem kızardı falan ama hiç kıyamazdı.
-"Tut şunu.” Sopayı elime verdi. Kendi kendimi döveceğim. Kendi kıyamıyor tabii. Nereme vursam az acır? Kafama vurayım da akıllanayım.
Tezgahtaki kâğıt havluyu aldı, çömeldi yanıma. “Kaldır ayağını.” Hâlâ üç yaşındaymışım gibi davranıyordu. Ben de öyleyim gerçi. Çorabımı çıkardıktan sonra ayağımı sildi. “Yere basmadan direkt banyoya hanımefendi. Mutfağımı derhal terk et.” Ben kovuldum, söyle senin gücün var mı hâlâ?
-"Anne yere basmadan nasıl gideyim?” dediğimde yüzüme baktı.
-"Tek ayak üstünde sekerek kızım. Zor gelirse emekle yerde.” Saf falan dedim ama benden zeki bu kadın. Buradan da anlaşılıyor ki zekamı babamdan almışım. Gülerek öptüm yanağından. Yumuşadı hemen.
-"Hadi hadi.” Dedi tatlı şey. Hani kaşlarını kaldırır da gülümsemesini gizlemeye çalışır ya öyle ifadesi.
Seke seke gittim banyoya. Mutfak da kaldı öyle. Hızlı bir duştan sonra giyinip, olay yerine geri döndüm.
Yaptığı krepler masanın ortasında duruyordu. Ana yüreği işte.
-"Çay koyayım mı kız? İçeriz.”
-"Koy kız.” Dedi gülerek.
Yanından geçerken ellerini ellerimin arasına aldım ve öptüm. “Ben senin hakkını ödeyemem.”
Annemle güzel bir kahvaltının ardından kıyafetlerimi seçtim ve toplantı için giyindim. Aynanın karşısında kendime baktım. Garip bir şekilde heyecanım vardı. Vakit de varken yürüyerek gitmeye karar verdim. Hava almak iyi gelirdi. Yanıma da kedi mamalarından aldım. Bu bahaneyle besleme de yapmış olurum.
Önüme çıkan mama kaplarını doldurdum. Gördüğüm kedileri besledim. Çokça da sevdim.
Spor salonuna vardığımda kimse yoktu. Dışarıda oturdum bir süre. Ablam geldi. Sandalyeleri yerleştirdik birlikte. Oturacağım yeri gösterdi. Sonra diğerleri de gelmeye başladı. Her gelene Ödül mü diye bakıyordum. Telefonumun titremesiyle gelen mesajı kontrol ettim. “O en son gelir.” Yazmıştı ablam. Bir sandalye boş kalana kadar herkes yerindeydi. Gelmeyecek miydi? Hiç tanışamamak üzerdi beni doğrusu.
-"Ödül geç kaldın...” diye başladı ablam. Kapıya döndüm. Bize doğru yürüyordu Ödül. Zayıf bir kız. Aklına bir şey gelmiş gibi aniden durdu. Ve arkasını dönüp, geri gitti. Ablam bunun şokuyla “Ödül” diye defalarca seslendi. Kız hiçbir şekilde takmadı. Bunun üzerine koştu ve durdurdu Ödül'ü. Ablamın hâli gülme hissi oluştursa da tuttum kendimi. Bir şeyler dese de ikna olacak gibi değildi. Benim de görevim bu kadarmış. Ne olduysa ablam başardı ve Ödül önde, ablam arkada yürümeye başladılar. Yalnız bu kız zor. İşin var Asel.
Sandalyeye oturduğunda bakmadı bile yüzüme. Bakışlarımı bilerek üzerinden çekmedim. Ne tepki vereceğini merak ediyorum. Oturduğu sandalyeyi başımda kırma planları var gibi de duruyor. Simsiyah saçları vardı. Gördüğüm en siyah saçlar.
Bakışlarını bana çevirdiğinde ister istemez bir ürperdi oluştu içimde. Yine de gülümsedim. Konuşmuyor ve gözleri mat bir şekilde bakıyordu. İçinde bir şeyler ölmüş gibiydi sanki. Belki de ruhu. Her gün bu cesetle dolaşıyordu. Buz mavisiydi gözleri. Güzeldi ama hiç mimik yapmaması insanın bir duvarla yüz yüze gelmesinden farksızdı. Nefes aldığından bile emin değildim. Rengi soluk ve soğuktu. Buz gibiydi. Bakışlarından çıkardığından eminim tüm bu buzları.
Göz temasını her ne kadar yitirmek istemesem de konuşma topu bana gelince yanımdakinden teşekkür ederek aldım. Hemen Ödül'e geri döndüm. Neyse ki bakışları başka bir yerde değildi. Benim gibi o da beni inceliyordu. “Asel.” Deyip topu ona verdim. Alması geç olsa da “Ödül.” Dedi gözlerimin içine bakarak. Adını ondan duymak güzeldi. Topu yanındakine verdikten sonra toplantı boyunca bir daha benimle göz temasında bulunmadı. O konuşana kadar bu grupta konuşmayacaktım ben. Mutlaka merak edecekti beni. Ve sormak için kendi gelecekti.
Toplantı bittiğinde ablamın dediklerini hiç duymamış gibi çıktı Ödül. Ben de peşinden gittim. Ablam bisikletle geldiğini söylemişti. Şimdi çeker giderse onu durdurma imkanım yok. Peşinden de koşamam. Tamam gönüllüyüm de koşacak kadar da gönüllü değilim.
-“Ne yapıyoruz?” gibi sorularımı duymazdan geldi. Bisikletinin kilidini açtı “Buna iki kişi binebilir miyiz?” diye sordum. Duraksadı. Saçmalığı anladığını gösteriyordu. Ve bu güzel. Temastan hoşlanmıyordu. Ona dokunmayacağım ama beni hissedeceği kadar yaklaşacağım. Bisikletini çıkarmaya çalışırken gidonu tuttum. Bir adım daha atmamla bisiklet ile aramda kaldı. Ensesine doğru konuştum. “Ne yapıyoruz?” Sinirlendi. Bir şekilde enerjisini alıyordum.
-"Hiçbir şey.” Dedi. Öylece durdu. İlk andan zorlamak doğru muydu bilmiyorum. Üstüne gitmeye karar verdim.
-“O zaman birlikte hiçbir şey yapıyoruz. Nasıl yapılıyor bu hiçbir şey?” bir şey söylemedi. Onu bırakmamı bekledi. Kendi söyleyene kadar böyle duracaktık. Karnıma bir dirsek darbesi de yiyebilirim tabii. Diğerlerinin de çıkışıyla rahatsızlığı arttı. Şu an hata yapıyorum. Gerçekten şu an hata yapıyorum. “Yürüyelim mi?” dedim. Geri çekildim. Bir tepki vermesini bekledim. Bisikletini çıkardı. “Bisikletini benim götürmeme izin ver.” Ellerindekini bırakmasıyla yürümesi bir oldu. Yere düşmesini önemsemedi bile. Ben yerdeki bisikleti kaldırırken o, o kadar hızlı yürüyordu ki aramızdaki mesafe çoktan açıldı. Ben bunu nasıl yakalayacağım? Bisikletine bindiğim gibi yanına gittim. Göz ucuyla bana baktı bir anlık. “Oturmak ister misin?” dedim önümdeki boşluğu işaret ederek. Yürüme hızını azaltmadı. İndim bisikletten. Geri kaldıkça peşinden koşuyordum. Valla spor salonlarına o kadar para vereceğinize gidin Ödül'ün peşinden koşun.
Nereye gidiyoruz onu da bilmiyorum? Karşıdan karşıya geçerken ışıklar da duruyoruz da soluklanıyorum şükür. Nefesim kalmadı ki kızla konuşayım. Bana not, Ödül ile yürüme aktivitesi yapma. Bu da sana ders olsun Asel. Allah'ım nasıl da rahat gidiyor böyle. Bir de kondisyonum iyi derdim. Kız zayıf ama çelik gibi.
Savrulan saçlarından açığa çıkan boynuna gözüm takıldı. İncecikti ama zarifti. Böyle güzel bir kız neden kendini kapatmıştı ki? Ayağım bir anda pedala dolandı. O hızla toparlanamadım. Büyük bir sesle bisikletle birlikte yeri boyladım. Bisiklete binmeden bisikletten düşen tek kişi ben olabilirim. Rezillik.
*Sevgiyle kalın :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'sı (G×G) (Tamamlandı)
RomanceSana hislerimden bahsedemem ama biraz Aşk'sı... Homofobikseniz veya bu tür hikayelerden hoşlanmıyorsanız lütfen okumaya devam etmeyin. Başlangıç tarihi: 28.11.2020 Bitiş tarihi: 01.04.2021