Bölüm 40

1.8K 205 208
                                    

Ödül'den

Burcu'nun çığlıkları karşısında donup kaldık. Bu hiç iyi değil. Kız acı çekmeye başladı. “Bebek geliyor. Çabuk hastaneye.” Diye bağırdı babam. Burak, Burcu’yu kucakladığı gibi koşmaya başladı. Biz de peşinden.

Yağmur “Buraya!” Diye kendi arabasına yönlendirdi Burak'ı. Zeynep abla da onlarla gitti. Asel, ben, ablam, Engin abi ve ikizler hemen arkalarından iki araba ile gittik hastaneye. Anladım ki ortada bir yalan varsa mutluluk olmuyor. Burcu'ya bebeğe bir şey olmasın da biz mutlu olmayalım.

Acilin önünde durdu Engin abi. İndik arabadan. Burak geziniyordu ortada.

-"Nereye götürdüler?” dedi ablam.

-"Muayene ettikten sonra bebeğin kalp atışlarını dinleyeceklermiş galiba. Hatırlamıyorum öyle bir şeyler dediler.” Panik halindeydi. Sedye sesiyle döndük. Burcu’yu götürüyorlardı. Burak ve ablam yanına koştu. Elini tuttu Burcu’nun “Bir şey olmayacak.” Dedi durmadan Burak. Burcu gittiğinde ise çöktü.

Burak'ın yürümesini destekleyerek sandalyeye oturttu ablam. Ağlamaktan mahvoldu çocuk. Görmeyelim diye elleriyle kapattı yüzünü. İçimdeki her şey paramparça oldu. Yanına gitsem? Yüzüm yok ki.

Zeynep ablayı bir tekerlekli sandalye ile geçirdiler. Ben ona da kızamıyorum. Kadın da haklı. Abim benim yüzümden cezaevinde.

En son Yağmur çıktı odadan. Yanımıza geldi. Asel ile hiç konuşmadan izliyorduk olanları. Çok üzgündü Asel. Bakışları çok üzgündü. “Hava alalım biraz.” Başımızla onayladık. Acilin hemen önüne çıktık. Soğuktu hava.

-"Abla, Burcu ve bebeğe ne olacak?” Yağmur bakışlarını Asel'e çevirdi.

-“Ablacım bebek 34 haftalık. Sancılar doğum habercisi. Öncelikle bebeğin durumuna bakacaklar. Eğer iyiyse doğum mümkün olduğunca geciktirilecek.”

-"O niye?” diye sordum.

-"Akciğerleri hazır değil. Küçük daha.” Küçük doğru. Esen rüzgar üşüttü. Kollarını birleştirdi. “Bebeğin akciğerleri hazır olsun diye anneye için bir iğne yaparlar. Ama bebeği kontrol edecekler önce. Burcu kıpırdadığını söyledi. Bu da iyi olduğunun bir göstergesi. Fakat sıvının ne kadar kaldığını bilmiyoruz. Doğum hemen de gerçekleşebilir. İhtimaller çok var.”

-"Off ya!” dışarı verdiği hava gözüküyordu.

-"Ben sana böyle mi öğrettim ablacım?” başını olumsuz olarak salladı. “O zaman iyiyi düşüneceksin. Sen de Ödül’cüm. En kötüyü düşüneyim iyi olursa sevinirim, kötü olursa zaten hazırdım diye bir düşünce tarzını kabul etmiyorum. Niye kendinizi kötüyü düşünerek üzüyorsunuz? Olmamış bir şey için neden üzülüyorsunuz? Bu evrenin kapısını çalmak gibi bir şey. İyi ya da kötü hangisinin kapısını çalarsanız karşınızda onu bulursunuz.”

-"Ne yani?..” dişlerim birbirine çarpmaya başladı. Ciddi anlamda soğuk. Cümlemi tamamlayamadım. Zaten saçma bir şey diyecektim. Saniyesinde çürütecekti Yağmur onu. “İçeriye geçelim.”

-"Ben sizi eve bırakayım. Burada beklemeyin.”

-"Ben gitmem. Siz gidin.”

-"Ben de gitmem.” Dedi Asel.

-"İki inatçı.” Yüzümüze baktı Yağmur. “Gitmeyeceğiniz anlaşıldı.” Hastaneye geri girdik. Bekleme alanına yöneldik. Burak'a baktım. Ablamlar başındaydı. Yağmur da döndü o tarafa. Sonra bana baktı. “Yanına gidebilirsin. Seni sorumlu tutmuyor. Nahif bir çocuk. Senin desteğine ihtiyacı var. Ve bu diğerlerininkinden daha önemli onun için.”

-"Bunu nasıl anladın?”

-"Bunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. Gayet açık gözüküyor. Sana olan bağı diğerlerinden farklı. En ufak konu bile olsa yardım etmeye hazır. Sen hastanedeyken en çok onu gördük. Bugünkü tanışmada bile sen kapıyı açtığında hemen arkanda duran oydu. Git yanına, yalnız bırakma onu.” Yağmur’u genelde samimiyetsiz bulurdum. Yapmacık gelirdi. Hislerini belli etmemek için sahte bir yüzü olurdu hep. Şu an yok o. Asel sırtıma elini koydu. Ona baktım. Gözlerini kapatıp açtı. Burak'a doğru yürümeye başladım. Engin abi fark etti geldiğimi. Başını bir kez salladı.

-"Hadi çocuklar.” Deyip uzaklaştırdı ikizler ve ablamı.

Burak'ın başında dikildim. Onu bana yaptığı gibi. Omzuna elimi koydum. Bana baktı o anda hafif gülümsedi. Ağlarken bile gülümsemesi bu daha canımı yaktı. Yanına oturdum. Sustuk önce. Ne diyeceğimi bilemeden o sessizliği bozdu. “Korkuyorum Ödül. İkisine bir şey olmasından çok korkuyorum.”

Sarıldım. Bana sarılmasına daha önce izin vermediğim için o kadar pişmanım ki. O daha çok sarıldı. Başını omzuma koydu. “İkisi de iyi olacak.” Diyebildim. Sakinleşene kadar kaldık öyle.

Geceyi hastanede geçirdik. Bebeğin ve Burcu’nun durumu iyi. Yağmur’un dediği gibi bebeğin akciğerlerinin gelişmesi için iğne yaptılar. Her an doğum olabilir. Odasına ben girmedim. Beni görmek istediğini de sanmıyorum. Ablam sık sık kontrol ediyordu onu. Engin abi işine giderken ablamı ve Zeynep ablayı da eve götürdü. Bebek çantasını ve puseti alıp gelecek ablam. İkizler de bir süre sonra ortadan kayboldular. Yağmur, Asel, ben, Burak kaldık. Burcu'nun odasının olduğu koridorda bekliyorduk ki Burak içeriye girip çıkıyordu. Arada çığlık seslerini duyduk. Zamanla sıklaştı bunlar. Ve sanırım o an geldi. Burcu'nun çığlıkları arasında sedye ile çıkardılar odadan. Göz göze geldim onunla. Peşinden yürümeye başladık. Burak onunla asansörden gitti. Biz merdivenleri kullandık. Doğumhanenin önünde Burak ile tekrar buluştuk. “Doğuma aldılar.” Dedi. Bundan sonrası beklemek. Allah'ım sen yardım et. İçeriden bir hemşire çıktı.

-"Ödül hanginiz?”

-"Benim.”

-"Tamam gel benimle.” Yürüdü. Ben kalınca öyle arkasını döndü. ”Çabuk.” Sanırım bir ihtiyaç var. Bir yere girdik. “Ellerini yıka hemen.” N’oluyor? Sır gibi kadın. Önlüğü tuttu. “Giy bunu.”

-"Neden?”

-"Burcu hanım siz olmadan doğurmayacağını söylüyor.”

-"Ne?” Yalnız doğumda ne işim var benim? Yapamam.

“Hadi bebeğe zarar gelecek.” Bebeğe bir şey olmasın. Önlüğü giydim. Bone de taktım bir tane. Hemşire mi ebe mi ne olduğunun bilmediğim kızın peşinden gittim. Çığlık odasına girdik. Hani robot var ya. Çığlık atarak insanları patlatıyordu. Şu an o robot Burcu. Az sonra uçacağından eminim. Doğurduğu havada uçan o tuhaf şey olmasa bari. Aklım gitti işte. Salak salak düşünüyorum.

Yanına yaklaştım. Elimi öyle bir tuttu ki ne yapacağımı şaşırdım. Çığlık attıkça sıktı elimi. Gözlerimin içine baktı. Doktoru buradaydı. “Burcu hanım 3’e kadar sayıyorum. Bebeği itin.” Saçları ter içindeydi. Allah'ım çok kötü bu. Yapmayın. “1-2-3" ve Burcu'nun çığlıkları. Nefes nefese kaldı. Kalp krizi geçireceğim şimdi. “Çok güzel bir kez daha. 1-2-3.” Ve yine çığlık, ölüyorum ben. Bayılacağım burada. Psikolojim bozuldu iyice. “Son kez. 1-2-3.” Ve sessizlik oldu. Doktora baktım. Elinde ağlamayan, mosmor, cansız bir bebek. Gözümden akan yaşlarla Burcu'nun yüzüne bakamadım.

*Şimdi konuya açıklık getireyim. Burcu, Ali'nin kızı. Ali, Zeynep ile evli. Burcu'nun eşi uzun yol kaptanı olduğundan burada değil. Ege, Burcu'nun çocuğu. Sanırım netiz artık :) oy isteyeyim mi yine? ;) yarın bölüm atamayabilirim, haberiniz olsun. Sevgiyle kalın :)

Aşk'sı (G×G) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin