Bölüm 22

2.1K 198 220
                                    

Asel'den

Bugün daha mutluydu Ödül. Yaptığım yemeği yemesi ayrıca hoşuma gitti. Zamanında bir poğaçayı bile yedirememiştim. Ara ara gülümsüyordu ki bu günümü güzelleştirmeye yetiyordu. Güldükçe çıkan gamzelerinden öpmek istedim. Tuttum kendimi.

Yaptığım kahveden ilk yudumları aldık. Elimdeki atelin çıktığını fark etti. Göstermek için uzattım ona doğru. Tuttu birden. Bana dokunduğunda hep aynı his oluşuyordu. Bütünleşiyoruz gibi bir his. Ruhlarımız birbiri içine geçiyordu sanki. Buz mavilerine baktım. Saçının bir kısmı önüne düştü. Manzaramı büyütmek için saçını kulağının arkasına  attım. Yüzüne bilerek dokundum. Rahatsız olmadı. Çok güzeldi. Fazla bakınca başımı döndürüyordu. Sımsıkı sarılmak istedim ona. Yanımdayken sarılamıyorum ya deli oluyorum. Onu bunaltmaktan korkuyorum. Öpmek istiyorum, öpemiyorum. Belki de öperim.

İçeriden gelen gürültüyle kendime geldim. Öpecektim ben. Yalnız ne ara bu kadar yakınlaştık. Gerçekten öpüyormuşum. O böyle anladı mı acaba? Utançla gelen sesi bahane ederek koştum koridora. Burada düşen bir şey yok. Bir tıkırtı daha geldi. Odama döndürdüm bakışlarımı. Hırsız mı girdi ne oldu? Aklım da gitti zaten. Bir cesaret daldım odama. Dolaba girmeye çalışan İmge'yle karşı karşıya gelince istemsiz olarak çığlık attım. Bir eliyle sus işareti yaptı telaşla. Ödül gelmeden dolaba tıktım onu.

-"Ne oldu?” Ödül de girdi içeriye. Elinde vazo vardı. İnşallah görmedi İmge'yi ya. Bu salak da niye gitmemiş? Hadi gitmedin ne ses ediyorsun? Ne uyduracağım off.

-"Fare var.” tam da buldun Asel. Lağım faresi deseydin bari. Sonra pislik yuvası olmuş burası desin kız. “Fare yok. Fare sandım. Şu salak şey devrilmiş.” Dedim İmge'nin yerle bir ettiği ütü masasını göstererek. Bakışlarının dolaba doğru kaymasıyla beni arkasına alması bir oldu.

-"Biri var.” Dedi fısıldayarak. Vazoyu iki eliyle sımsıkı tuttu ve havaya kaldırdı. Antika o falan desem vurmaktan vazgeçer mi? Ay ne saçmalıyorum. “Çık dışarı!” diye bağırdı. İmge üzgünüm. Helvanı fıstıklı yaparım kardeşim, söz. Dolabın kapağı açıldı. Bizimki kümesten tavuk çalan tilki gibi sefil halde çıktı dışarıya. Gözlüğü falan da yamulmuş ama ellerini ısrarla havada tuttuğundan düzeltemiyordu. Sanki silah tuttu Ödül. Vazo be vazo. Kütahya'da da var. Oradan sevgi yoluna çıkıyorsun. Hatta bir söz vardır. Her yol vazoya çıkar. Bak çıktık.

-"Merhaba. Vurmayacaksın onu bana de mi?” Ödül İmge’ye dikkatlice baktıktan sonra elindekini indirdi. Yatağa doğru fırlattı vazoyu. Bir şey demeden çıktı odadan. İmge ile birbirimize baktık. Her şey berbat oldu bakışı.

-"Ödül?” odadan çıktım. Ses vermedi. Kapının önünde ayakkabılarını giyiyordu. Yanına gittim. “Ödül?” baktı bana.

-"Eğlendiniz mi yeteri kadar?” buz gibi çıktı sesi.

-"Hayır, asla.” Kapıyı açtı. “İzah edeyim, lütfen.” Nasıl açıklayabilirim ki bunu? Baktı bana. Karşımdaki bambaşka biriydi. Ödül değildi.

-"Gelme peşimden, bir daha da arama beni.” Kapıyı çarpıp çıktı. Kapı önünde kaldım öyle.

-"Salak gitsene peşinden.” İmge bağırdı arkadan.

-"Geri zekalı senin evde ne işin var?” yumruklarımı sıktım sinirden.

-"Mal. Kapıyı üzerime kilitlemişsin. Nasıl çıkayım? Evde denemediğim anahtar kalmadı. Tel tokayla bile kurcaladım. İtfaiyeyi mi çağırsaydım beni pencereden alsınlar diye.”

-“Off ya!”

-"Salak oflayacağına koşsana kız gitti.”

-"Gelme peşimden, dedi.”

Aşk'sı (G×G) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin