Bölüm 33

12.6K 1.4K 185
                                    

------
Sizden buraya kitabı okumayan ve seveceğini düşündüğünüz bir kişiyi etiketlemenizi istiyorum. Lütfen tanımadığınız ya da bundan hoşlanmayacak insanları etiketlemeyin 😉
-----

Abi, elinde görüntülerim olsa bile mi?"

Derin bir sessizlik hakimdi, odaya. Burcu'nun cümlesi havada asılı kalmıştı. Genç kızın yüzü hala Pars'ın avuçlarının arasındaydı, gözlerinden yaşlar süzülüyordu, Saye put gibi durmuş, hiçbir şey yapamıyordu. İlk tepki Pars'tan geldi. "Kim?"

Sesi sert ve karanlıktı, yapacaklarının vaatleriyle doluydu. "Pars..." Saye güçlükle de olsa kendisini topladı, zihnini geçmişten sıyırıp içinde olduğu ana odaklandı. Bakışları kendisine dönmüş adama bakıp başını iki yana salladı. Yapma! Burcu'nun şu an öfke dolu sahnelere ya da intikam yeminlerine ihtiyacı yoktu. Uzanıp genç kızın saçlarını okşadı. "İstemediğin hiçbir şeyi yapmak ya da söylemek zorunda değilsin, Burcu."

"Abim..."

"Sen... Senin istediğin gibi olacak." Kızın bal rengi gözlerine baktı. "Senin istediğin gibi. İstersen söylersin. İstemezsen susarsın. Konuşmak istediğinde biz seni dinleriz."

Burcu kafasını salladığında elini uzatıp genç kızın bembeyaz elini tuttu. Avucunun içinde sıktı. "Uyumak ister misin?"

"Evet."

Pars'ın öfkeli bakışları altında kızı yerden kaldırdı, elini yüzünü yıkamasına yardım etti. Yatağa oturtup arkasına geçti ve saçlarını taramaya başladı. Genç kız sessizce önünde oturuyordu. Ağlarken karmakarışık yaptığı saçlarının düğümlerini açtı, sonra da parlayana kadar fırçaladı. İşi bittiğinde ipek gibi yumuşak saçlarını okşadı. "Uyu biraz" dedi.

Burcu sakinleşmişti. İtiraz etmeden başını yastığa koydu, abisinin yerden çiçekli örtüyü alıp üzerine örtmesini seyretti. Pars ellerinin titrememesine özen göstererek kardeşinin üzerini örttü. Sanki onu dünyanın tüm kötülüklerinden koruyabilirmiş gibi örtüden ona güvenli bir koza yaratmaya çalıştı, örtünün kenarlarını yatağa sıkıştırdı.

"Özür dilerim, abi."

Elleri dondu kaldı. Sonra gülümsemeye gayret ederek eğilip kardeşinin alnını öptü. "Dileme. Senin bir suçun yok. Ben hep senin yanındayım."

Kapıdan onları izleyen Saye'nin nefesini ensesinde hissediyordu. Saye, kardeşine yanlış bir şey söyleyeceğini hissettiği an üzerine atılmaya hazır bir panter gibi dimdik ve savaşa hazır duruyordu.

Gitmeye hazırlanıyordu ki Burcu uzanıp elini tuttu. "Yanımda kalır mısın?"

Gözleri doldu. Onu kucağına sarıp, korumak, onun bütün düşmanlarını yok etmek istiyordu. "Kay bakalım bal gözlü."

Saye'nin odadan çıktığını ikisi de fark etmedi. Genç kız yatakta ona yer açtığında yanına yatıp kolunu uzattı, Burcu başını koluna yasladığında ona sarıldı. "Bana eskiden hep hikaye anlatırdın. Yine anlatır mısın?"

Pars kardeşinin saçlarını öptü. "Sana hiç Niri prensesinin hikayesini anlattım mı?" Burcu kafasını iki yana salladığında Pars anlatmaya başladı.

"Eski zamanlarda, tarih kadar eski zamanlarda uzak diyarlarda bir krallık varmış Niri adında. Bu ülkenin etrafı çöllerle çevriliymiş ama ülke yemyeşil ormanlara sahipmiş. Derler ki eskiden Niri de çöllerle kaplıymış, sonra bir prenses doğmuş bu ülkede, saçları altın gibi parlak, gözleri göller kadar mavi. Işık saçarmış etrafına. Bu prenses doğduğu gün ilk fidan yeşillenmiş ülkede. Kahverengi kumların yerini parlak renkli çiçekler almış.

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin