Saye saatinin kronometresini kontrol edip hızını arttırdı. Daha hızlı, daha iyi, en hızlı, en iyi olmalıydı. Bacak kasları yanıyordu. Aralık ayının ilk haftasının soğuğunda buz gibi hava ciğerlerine dolarken ayakkabıları tartan pisti döverken daha hızlı koştu. Acıması yoktu, en çok da kendisine. Kendisine acımadan son üç kilometreyi bir önceki günden daha iyi bir sürede tamamlamak için bacaklarına biraz daha eziyet etmeye karar vermişti ki yanından geçen diğer bir koşucu omuzuna hafifçe çarparak dengesini bozdu.
"Sok...." Yanından fırtına gibi geçen siyah giyinmiş figürü tanıyıp gözlerini kıstı.
Pars ona dönüp siyah şapkasının altından alaycılığı belli olan gözlerinde bir pırıltıyla baktı. Saye'nin hayatı birilerine meydan okumakla geçmişti o yüzden bir meydan okumayı nerede görse tanırdı. Ve asla karşılıksız bırakamazdı.
Dengesini sağlayıp önünde koşan siyah şortlu adamı yakalamak için tüm gücüyle koşmaya başladı. Hiç de avantajlı değildi. Kendi 1.63'lük boyuna karşılık Pars 1.90'lık bir devdi. Adamın bacakları onunkilerden çok daha uzun ve kaslıydı. Daha uzun mesafeyi daha zahmetsiz alabiliyordu. Ama Saye hiçbir zaman kolay pes eden biri olmamıştı. O herifin gerisinde kalmaktansa dişlerini söktürmeyi tercih ederdi.
Ve atağa kalktı. Önce aradaki mesafeyi kapattı. Pars mesafenin kapandığını arkasından gelen güçlü ayak seslerinden fark etti. Başını hafifçe geriye çevirdi. Kapüşonunun gölgelediği yüzünden bile nefreti belli olan kadının bütün gücüyle koştuğunu gördü. Siyah kapüşonlu sweatshirtü üzerine yapışmıştı. Bileklerinin hemen üstünde biten siyah taytı bacaklarını sıkıca sarmıştı. Yüzü ve boynu terden parlıyordu. O saatlerdir koşarken Pars onu uzaktan izlemişti. Önce kısa bir süre vücudunu ısıtmış sonra da amansız bir tempoyla koşmaya başlamıştı. Sahil boyunca üç tek tur yapmıştı ki on kilometreden fazla yapıyordu. Yakın zamanda profesyonel sporcular hariç herhangi bir kadında gördüğü türden bir azim değildi. Ve şimdi Saye'nin onu yakalamasına çok az kalmıştı. Adım sesleri gittikçe yaklaşırken Pars da biraz daha hızlandı.
Ama küçük cadı onu yakalamaya kararlıydı. Pars mesafeyi açmaya gayret ettiği her seferde Saye ona biraz daha yaklaşıyordu. Mantıksızdı. Kendisi koşmaya yeni başlamıştı, Saye ise neredeyse on kilometre koşmuş, yorgun ve terliydi. Ama yenilgiyi kabul edemeyecek kadar hırslıydı. Ve Edremit'te aldığı galibiyetin mimarı olan o hırsın şimdi kadının onu yenmesi için bir itici güç olduğunu anladı.
Pars arkasına baktı. Saye ensesindeydi ve bu kez gülümseme sırası ondaydı. Çok az kalmıştı. Neredeyse omuzları birbirine değecekti ama Pars uzun bacaklarının avantajını kullanıp arayı açmak için hamle yaptı. Saye bu kez izin vermeyecekti. Son yenilgiyi acemice bir karar sonucu almıştı. Çok acemice. Hırsına yenilmişti ama kez öyle olmayacaktı. İzin vermeyecekti.
Aşkta ve Savaşta her şey mubahtı. Bir kez daha adama yaklaştı. Ve bir kez daha adam ileri doğru hamle yaptı ama bu kez izin vermedi. Ayağını uzattı ve adamın iki ayağının arasına soktu. Pars ayağına dolandı, dengesini kaybetti ve koca cüssesi sert bir sesle yere çarptı.
Saye önce keyifli bir kahkaha attı. Sonra da bağırdı "Görüşürüz, Moyan."
"Hilebaz!"
Saye omuz silkip tartan pistten çıktı ve park alanına doğru ilerledi. Yeterince koşmuştu ve yeterince iyi bir galibiyet almıştı.
Aynı gün ilerleyen saatlerde Pars elinde bileğini sabit tutan sargıyla ofisine doğru ilerlerken kuzeni Arslan arkasından seslendi. "Kuzen? Hayırdır?"
"Önemli bir şey değil. Çarptım."
"Bileğini mi?"
"Evet, Arslan. Bileğimi çarptım. Başka gereksiz sorun yoksa geçebilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
RomanceAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...