Bölüm 39
Binanın beton zemini Pars'ın adımları altında ezilirken çalışanlar patronlarının kara-sarı suratını tanıdıkları için yolundan çekilmeyi uzun süre önce öğrenmişlerdi. Pars koridoru hızlı ve sert adımlarla geçerken gözü kuzeninin ofisine takıldı bir anlığına. Arslan'ın aklının uzun süredir bambaşka bir yerde olduğunu biliyordu, otuzlu yaşlarına kadar iş disiplinlerini hiçbir şeyin aksatmasına izin vermeyen iki kuzenin aklı da çoktandır biri sarı bir kara iki başın etrafında dönüp dolaşıyordu. Kendi mevzusu eninde sonunda bir sonuca ulaşacaktı, ulaşmak zorundaydı. Pars bugüne kadar girdiği hiçbir savaştan mağlup ayrılmamıştı ama Arslan bambaşka bir hikayeydi. Bir erkek kendi savaşını bebeğinin annesine karşı vermemeliydi.
Kafasını iki yana sallayıp derin bir şekilde içini çekti. Kuzeni güvensizliğinin bedelini ağır ödemek üzereydi, gelecek olanı görüyor ancak müdahale etmek için çok geç kalmıştı. Babasız büyüyen bir oğlan çocuğu olarak Pars hiçbir çocuğun bunu yaşamasını istemezdi ve Arslan kendi çocuğunu görmezden gelecek, onun kendisinden uzak büyümesine verecek bir adam değildi. Arslan'ın savaşı da en az Pars kadar acımasız ve zorluydu.
Kuzeninin dertlerini Arslan'a bırakıp Pars kendi odasına ilerledi. Saye'yi kendi haline bırakmasının üzerinden on günden fazla geçmişti. Pars fırtına öncesindeki sessizliğin tam ortasında olduklarını biliyordu. İçgüdüsel olarak bir savaşın kokusunu alıyordu ama Saye'nin ilk mızrağı hangi yönden ve kime atacağını kestiremiyordu ve Saye hiçbir iletişim kurma talebini kabul etmiyordu. Pars geçici bir süreliğine onun isteğine boyun eğmeye karar vermişti.
Saye vazgeçmiş, yenilmiş ya da pes etmiş değildi. Tam tersine ihanete uğradığına inanan bir insan için fazla soğukkanlı görünüyordu. Ve Pars'ı korkutan tam olarak da bu olmuştu. Saye kafasında savaşın tüm cephelerini planlamış, cephaneleri yığmış, saldırı noktalarına karar vermişti. Sadece saldırıya geçmek için doğru zamanı bekliyordu ve Pars o anın çok yakın olduğundan kuşkulanıyordu.
Günü kafasını pek de veremediği toplantıların birine girip birine çıkmak, birkaç kişisel asistanı ağlatmak, kontrol edemediği öfkesi yüzünden bir yöneticisini azarlamak, dört işlem yapmayı bilmediklerini iddia ederek muhasebe departmanını fırçalamak ve Arslan'ın yokluğunda onun halletmesi gereken tüm işleri halletmeye çalışarak geçmişti.
Nihayet bütün bina boşalıp da tek başına kaldığında kravatını çıkarıp gömleğinin düğmelerini çözüp ofisindeki üç kişilik koltuğa kendini attığında öfkesi de bir nebze yatışmıştı. Avuç içlerini gözlerine bastırdı. Saye ve Nermin arasında yaşanan savaşın son virajında olduklarını biliyordu. Saye köşeye kıstırılmayı hazmedip köşesine çekilecek türde bir kadın değildi. Eğer susup bekliyorsa kesinlikle en fazla zarar vereceği anı kolluyor demekti.
Ve bir insanın en çok zarar vereceği an aynı zamanda en çok zarar görebileceği andı. Saye, Pars'ı kendisinden tamamen uzaklaştırdığından Pars o an onun yanında olamayacaktı. Ceketini çıkarıp koltuğun koluna koydu. Ayakkabılarını çıkarıp uzandı. Eve gidemeyecek kadar yorgun ve tükenmişti.
Gözleri tam kapanmışken uğursuz bir şekilde odada yankılanan telefonun sesiyle gözlerini açtı. Telefonu çıkarıp tek gözle ekranına baktığında ağzının içinde bir küfür mırıldandı. Avukatın onu Devran'la ilgili olarak aradığını tahmin etmek zor değildi.
"Efendim Ayhan."
"İyi akşamlar." Ayhan otuzlu yaşlarının ortasında ve işinde son derece başarılıydı. Şirketlerinin tüm hukuki işlerini emanet ettiği avukatı Şerif Gök'ün işi ceza hukuku değildi. Pars her ne kadar kendisi ve Saye hakkında pek çok özel bilgiyi vermesi gerekeceği için bu türden bir değişikliğe sıcak bakmasa da Şerif bunun gerekli olduğunda ısrar etmişti, bu kadar hayati bir konuda işinin ehli bir uzmanla çalışmaları gerekiyordu ve o uzman da Ayhan Tekinsoy'du. Ayhan, Pars'ın da takdirini kazanacak şekilde fazla uzatmadan konuya girdi. "Devran'ın otopsi raporu çıktı. Henüz resmi olarak açıklanmasa da bedende herhangi bir darp ya da şiddet izi bulunmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
Roman d'amourAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...