Bölüm 3

23.6K 1.7K 227
                                    

Saye yenilginin tadını pek bilmezdi. Hayatı boyunca sadece bir kez yıllar önce yenilmişti o. Hayatta en çok güvenmesi gereken insanın ihanetini görkemli bir hançer gibi sırtında taşıyordu. Bu aldığını asla unutmadığı bir dersti. Yıllar sonra Saye ilk kez yenilgiyi tattı. O adam onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynamıştı. O lanet, leş fabrika en başından beri adamın umurunda değildi. Fabrikanın değerini yükseltebileceği kadar yükseltmiş sonra da uysalca köşeye çekilmişti. Saye'ye de hiçbir işe yaramayacak bir beton yığınından başka bir şey bırakmamıştı.

Siyah topukları Güray Holding'in en üst katını acımasızca döverken Saye başı dimdik ve öfkesi bütün vücudundan belli halde ofisine doğru ilerledi. Onu gören çalışanlar hızla yolundan çekilirken adeta Kızıl Deniz'in ikiye yarıldığı o an gibiydi görüntü. Sert bakışları masasında ona şaşkın bir halde bakan asistanını buldu. Funda genç olsa da işini yapan o insanların soğukkanlılığıyla hemen toparlandı. Önce Saye'nin ofisinin olduğu koridoru diğerlerinden ayıran cam kapı ince bir ses eşliğinde kayarak açıldı. Funda kısa bir baş selamı verip sanki her şey normalmiş, sanki patroniçe zücaciye dükkanına dalmış kulaklarından dumanlar saçan bir fil değilmiş gibi her zamanki o ölçülü, kibar ve mesafeli gülümsemesini takındı. Saye, genç kadının tavrını anladıysa bile üzerinde düşünmedi. Düşünmesine gerek yoktu.

Düşünecek daha önemli şeyler vardı.

"Odama! Hemen!"

Funda hazırlıklıydı. Masasının üzerinde, dizüstü bilgisayarının yanında duran tabletini aldı önce eline, sonra üstünü düzeltti. Saye Güray'ın nefret ettiği başlıca iki şey vardı; kontrol edemediği her şey ve kırışık gömlekler. Funda da tıpkı patronu gibi, ince topuklu ayakkabıları tıkırdarken patronunun odasına ilerledi. Funda işe başladığında muhasebe servisinde çalışan sıradan bir büro personeliydi. Evrakları dosyalar, mail atar, yazışmaları yapar, kimse onu fark etmeden yaşar giderdi. Güray Holding'de o bir yemek fişi kadar yer kaplıyordu sadece. Sonra bir gün... Hani insanların hayatlarında o bir an vardır ya. Hani bir kapı kapanır ve siz dışarda kalırdınız, hani düşünürdünüz ya acaba o kapının diğer tarafında olsaydım ne olurdu diye? İşte Funda o bir gün, her şeyin ters gittiği o gün kapının diğer tarafındaydı. Hayatında ilk kez bir kapı suratına kapanmamıştı. Üniversite yıllarında aldığı Japonca dersi ona o kapıyı açan anahtar olarak dönmüştü. Gülay, Güray Bey'in asistanı, anlaşma metnini yanlış hazırlamıştı. Funda müdahale edip etmemekte kararsız kalmıştı. Gülay, Güray Bey'in beş yıldan uzun süredir asistanlığını yapıyordu, daha büyük patron o koltuğa oturmadan önce bile adamın asistanıydı. Şirketteki yeri tartışmasızdı. Herkese tepeden bakan o büyük burunlu Devran Yıldırım bile Gülay'a saygı duyardı ki Funda çok sonraları anlamıştı o şeyin saygı değil, kirli, sinsi bir iş birliği olduğunu. Funda çekinerek gitmişti Saye Hanım'ın yanına, o gün sesinin titreyişi hala aklındaydı. Usulca "Saye Hanım, metin hatalı" diyebilmişti. Önce çatılan kaşlarını görmüş, tersleyeceğini düşünmüştü ama o aksine meraklı bir sesle sormuştu. "Hangi kısmı?"

"25. Madde. Türkçe metinde, yeni kurulumu bir yıllık taahhüt süresinde bitiremezlerse Holding'in bu iş sebebiyle karşılaşacağı tüm zararlardan ortaklarıyla birlikte, müteselsil sorumlulukları var." Saye Hanım kafasını sallamış, Funda da parmağını metnin üzerine koymuş devam etmişti. "Burada, yeni kurulumu bir yıllık taahhüt süresinde bitiremezlerse Holding'in bu iş sebebiyle karşılaşacağı zararlar karşısında hukuk yolu açık olmak üzere ortaklık kuracağı kişi ve kişilerle müşterek olarak sorumlu olacağı yazıyor." O an bir insanın gözleri öfkeden nasıl ateş saçardı, bizzat görmüştü Funda. Müteselsil kelimesi Japonca çeviride uçmuş, yerine müşterek kelimesi konmuştu. Yani adamlar, bir gecede alakasız üç kişiyi kendine ortak edip ikinci gece borcun dörtte birini ödeyip şapkasını alıp gidebilirdi. Zordu ama imkansız değildi. Funda daha önce olduğunu defalarca görmüştü. Saye Hanım hızlı adımlarla büyük patrona ilerlemiş kısa bir görüşmenin sonunda Güray Bey Gülay'a dönmüştü. "Tek bir hakkın var iyi kullan."

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin