İyi ki doğdum 🎂
......
Hayatla ilgili en güçlü duygu nedir diye sorulduğunda insanların çoğu aşk kalanı da sevgi dese de bu en büyük yanlışlardan biri... Hayatla ilgili en güçlü duygu nefrettir.Saye hayatı boyunca pek çok kişiden nefret etmişti. Bu kişilerin başında elbette annesi gelirdi. Çoğu kişi Saye'nin annesiyle arasında bir çeşit sevgi-nefret ilişkisi geliştirdiğini sansa da ortada-çok uzun süredir- sevgiye dair herhangi bir şey yoktu.
Ve Devran... Eğer Saye bir hitlist yapacak olsaydı Devran birinciliği Nermin'e bile kaptırmazdı.
Nermin her zaman basit bir insan olmuştu. Saye ile olan meselesi bir intikam hesaplaşmasıydı. Nermin sahip olmak isteyip de olamadıklarının sorumlusunu Saye olarak görmüştü ki bir bakıma bu doğruydu da. Nermin'in hesaplarında kocasının kızını alıp onu kapının önüne koyması yoktu. Nermin basitçe altın yumurtlayan tavuğunu kaybetmişti ve şimdi o tavuğu kesmek istiyordu.
Oysa Devran bambaşka bir hikaye idi. Devran'ın her hücresinden saf nefret ve kötülük akıyordu.
O gün her ikisi de birden fazla insanın hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir sabaha uyandıklarının farkında değillerdi. Oysa ki o sabah da tıpkı diğer günler gibiydi. Tipik bir mart sabahı gibi hafif puslu, biraz sisli, soğumaya tam karar verememiş ama sıcak olmaktan da sıkılmıştı.
Devran o sabah yataktan kalkarken yarı çıplak bedenini gerip gevşetmeyi ihmal etmedi. Otuz sekiz yaşının son demlerini sayan bedeni ilk gençlik yıllarına çalım atarcasına fitti. Açık kumral saçları karışmış olsa da pahalı bir kuaförün elinden çıktığını belli edercesine biçimli ve parlaktı.
Gece hareketli saatler geçirildiği belli eden yatak her zamanki gibi sadece Devran'a ev sahipliği yapıyordu. Otuz sekiz yıllık hayatının tek bir gecesinde bile bir kadınla beraber uyumamıştı.
Yataktan kalkıp banyoya girdi. Bir erkek için fazla süslü olmak gibi sıradan bir kusuru olsa da çabaları her zaman karşılığını vermişti. Her zaman soğuk suyla duş alırdı. Soğuk su insanı zinde ve dinç tutardı, sıcak ise gevşetip tembelleştirirdi.
Duştan çıkıp aynadan kendisine baktı. Kırkına merdiven dayamış bir adam olduğu gerçeği bazen sertçe çarpardı suratına. Yaşadığı sefih hayatın izlerini savunmasız olduğu zamanlarda yüzünden seçmek mümkündü. Bütün kalkanlarını indirdiği, rol yapmadığı zamanlarda ince çizgileri, yılların ve yaşantısının yüzünde bıraktığı izleri seçmek mümkün oluyordu.
Aynı dakikalarda Saye de duştan çıktı, aynadaki buharı silip kendisine baktı. Zor ve mücadele içinde geçen bir hafta sonunda verdiği savaştan başı dik bir şekilde çıkmayı başarmıştı. Bergüzar tahmin ettiği gibi sessizce köşesinde kalmayı tercih etmişti.
Bergüzar'ın sessizliği, Saye ve Pars'ın kayıtsızlığı bir süre sonra sert bir karmaşa çıkmayacağını anlayan magazin sayfalarının çok daha entrikalı olaylara yönelmelerine yol açmıştı. Pars rahattı. Tehlikeyi atlattıklarını düşünüyordu. Ancak Saye magazinin göz bebeği olan bir anne sayesinde magazinin göbeğine doğmuştu. Sadece beklediklerini biliyordu. Saye de öyle. Kaybeden tarafta olmayacaktı.
Saçlarını kurutup dişlerini fırçalarken geride bıraktığı haftayı düşündü. Ceza olarak Pars'la ve dedesiyle konuşmuyordu. Gerçi ikisi de protestosunu pek önemsememişti ama olsundu. Üzerinde kabarık bornozu, saçlarını sardığı beyaz havlusu ve çıplak ayaklarıyla yatak odasına döndü.
O sabah için hazırladığı kıyafetleri yatağın üzerine seriliydi. O kıyafetler aynı zamanda bir insanın gördüğü son renkleri de barındıran kıyafetlerdi. Öyle olduğunu bilseydi daha mı az özenirdi? Yine de o gün bir cenazeye gider gibi balıkçı yaka siyah kazağı ve siyah pantolonuyla günün karamsarlığını üzerine giyindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
RomanceAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...