Güray Holding'in büyük toplantı odasında ipler tıpkı bir savaş meydanında olacağı gibi gergindi. Bir başta Doğan Güray diğer başta Güray Güray karşılıklı oturmuşlardı. Saye elinin bu ikiliye karşı zayıf olduğunu biliyordu. İki adam da aldatıcı bir yumuşaklığa sahipti. Son derece şık, ölçülü bir zarafet ve şıklıkla donanmıştı ikisi de. Doğan Güray tıpkı seksen altı yıllık koca bir çınar gibiydi. İlerleyen yaşına rağmen hala dimdikti. Hala tıpkı eski günlerinde olduğu gibi bir kapıdan girdiğinde tüm gözlerin kendisine dönmesine neden olurdu.
Gri renk üç parçalı takım elbisesinin içinde her zaman olduğu haldeydi, asildi. Tıpkı torunu gibi. Güray dedesinin aksine fularlardan hoşlanmasa da o da klasik tarzı ve renkleri tercih ederdi. Çoğunlukla yaptığı gibi yine baştan aşağı simsiyah kuşanmıştı zırhını. Güray yaşının getirdiği avantajla dedesinden çok daha yumuşak ve mülayim görünse de Saye, kuzenini bunun aldatıcı bir görünüş olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordu. Şüphesiz ki Güray pahalı parlak ayakkabılarıyla birinin gırtlağına basmakta asla tereddüt etmezdi. Ne de olsa istediği zaman yeni bir çift ayakkabı alabilecek kadar parası vardı.
Ve Saye bu iki yırtıcının aksine koyu kırmızı bir takım elbise tercih etmişti. Yeterince saldırgan görünen, fiziğine kusursuz oturan, tüm dikkati üzerine toplayan bir tercih yapmıştı. Toplantı masasının tam ortasına ilerlerken ikisine de kısaca bir baş selamı verip sandalyesini çekti. Ceketinin düğmesini açıp oturdu. Zavallı asistanı sanki bu gerginlikten kopacakmış gibi dimdik duruyordu. Yine de genç kadının soğukkanlı duruşunu takdir etti.
Kadının şu an bayılmak üzere olduğunun farkındaydı ama dışarıdan bakıldığında son derece profesyonel ve ciddi görünüyordu. Saye içinden geçen kahkaha atma isteğini bastırdı. Toplantıdan çıktıktan sonra Funda'nın en yakın tuvalette kusacağını biliyordu.
Asistanı büyük patronları selamlayıp yanına oturduğunda Saye de önündeki dosyayı açtı. Güray da ona uyup dosyayı açsa da dedesi tıpkı ondan beklediği gibi dosyayı ileri itti. Saye gülümsedi. Yetişkin bir Doğan Güray toplantı salonunda on kaplan gücündedir.
"İçindeki ilginizi çekmedi mi, Doğan Bey?"
"Sizden dinlemeyi tercih ederim, Saye Hanım."
Saye tıpkı dedesi gibi dosyayı masanın ortasına doğru sürdü. Arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. "Öyle olsun." Hafifçe gülümsedi. "Önünüzdeki dosya Massimo Olive ile ilgili."
"Şu senin beni karşına alarak satın aldığın fabrika değil mi?"
Dedesinin kinayesini görmezden gelmeyi tercih etti. "İtalya'nın en köklü ailelerinden biriydi. Üçüncü kuşak bir Massimo tarafından yönetiliyordu" diyerek devam etti. "Geçen yıl onlara her iki taraf için de iyi bir teklif sunduğumda anlaşma kısa sürede sağlandı."
"Burada önemli olan Saye Hanım, böyle bir teklif sunmaya niye ihtiyaç duyduğunuz."
"Sektör artık büyüyor ve gelişiyor." derken dedesinin bunu bir savaş ilanı olarak göreceğini biliyordu.
"Sektör her zaman büyür ve gelişir Saye. Bu yeni bir haber değil."
İlk taş beklediğinin aksine dedesinden değil Güray'dan gelmişti. "Evet." diyerek kuzenine döndü. "Peki sen buna ne kadar ayak uydurabildin, Güray?"
"Bu retorik bir soru mu yoksa bir eleştiri mi, Saye."
"Bir tespit Güray." diyerek meydan okumasına devam etti. "İkinizin de bu işe sıcak bakmadığınızın farkındayım." Gözüyle masanın ortasında duran dosyayı işaret etti. "Ama her ikinizin de incelemediği o dosyada melez zeytinin kalite kontrol testlerinden nasıl başarıyla geçtiğini görebileceksiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
RomanceAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...