Bölüm 19

21.4K 1.9K 214
                                    

31 Aralık 2017

Pars salona girerken belki de hayatında ilk defa attığı adımdan emin değildi. Eskiden olsa kendisini düşman mevziine girer gibi hissederdi. Şimdi ise... Ne hissedeceğinden emin değildi. Gölgede bile düşman görmeyi bırakmayı öğrenmek zor olacaktı. Otuz yıldır içinde kök salan nefretin tohumlarını kurutmak, uzun yıllar boyu kanıksadığı nefreti geçmişin derinliklerine gömmek sandığı kadar değildi.

Gerçeği öğrendiği gecenin sabahı, uyandığında her şeyin farklı olacağını sanırdı. Artık eskisi gibi hissedemeyeceğini... Ama kendisi büyürken nefreti de onunla birlikte büyümüştü. O nefret onu şekillendirmiş, karakterini bükülmez bir çelik haline sokmuştu. Ve şimdi elinde hiçbir şey yoktu.

Uzun süredir hayatını işgal etmiş nefreti bir kenara bıraktığında içini, ruhunu bomboş hissediyordu. Gözleri parlak bakır rengi elbisesinin içinde elinde bir şampanya kadehiyle tek başına camdan dışarı bakan kadındaydı. Saye sanki kendisini tüm dış dünyadan soyutlamış, etrafında olup bitenlerden habersiz bir şekilde sadece fiziken oradaydı. Gecenin ışıkları salonunun avizelerinden yansıyan parlak ışıkla birleşip kadının kusursuz teninde oyun oynuyordu.

Ona doğru bir adım atmıştı ki hemen arkasından bir ses duydu. "Saye zordur, evlat."

Gözleri, Doğan Güray'ın bir sırra vakıfmışçasına parlayan koyu mavi gözlerini buldu. "Biliyorum" demekle yetindi sadece.

"İstediğin o mu? Yoksa sen de herkesin aldandığı o cafcaflı paketin peşinde misin? Çünkü o paketin içi seni hayal kırıklığına uğratır. Onun kim olduğunu anlamak, onunla anlaşmak kolay değildir." Doğan belki bir cevap bekleyerek sustu ancak Pars'ın söyleyecek bir sözü yoktu.

Doğan çok umursamadan devam etti. "Saye hırslıdır. Acımasızdır. Gözü karadır. Eğer ona ihanet ettiğini düşünürse kendi kalbini söker yine de intikamını alır."

"Ben ona ihanet etmem."

Doğan alaycı bir şekilde gülümsedi. "Önemli olan senin ne düşündüğün değil, çocuk. Onun ne düşündüğü. Torunum müzakere etme konusunda fazla başarılı sayılmaz."

"Saye ona ihanet etmeyeceğini bilir. Bizim aramızda..."

Tamamlayamadığı cümle Doğan Güray'ın dudaklarına yeni bir gülümseme olarak yansıdı. "Sizin aranızda ne var, çocuk?" Yaşlı adam gözlerini torununun zarif bedeninde gezdirdi. "Saye'nin hiç kimseye, bana, kuzenlerine, ailesine bile anlatamadığı yaraları var." Adamın Saye'nin odasında var olan panoyu bilip bilmediği hakkında bir soru aklına takılırken kafasını sallamakla yetinde. O panonun anlamını bir şekilde öğrenecekti. "Eğer sana güvenir ve sen onun güvenine ihanet edersen..."

"Etmem"

Doğan ona aldırmadan devam etti "Edersen, o bir şekilde ayağa kalkar. Ayağa kalmasını iyi bilir. Ama bir daha hiç kimseye hissedemeyeceği bir şeyi elinden almış olursun. Eğer başa çıkamayacaksan yapma çocuk. Senin de kendi yaraların var. Senin için birine güvenmek nasıl ki zorsa Saye için de öyle. Güçlü görünür, öyledir de. Ona güçlü olması öğretildi. Küçük bir çocuğun onu koruyacak bir annesinin olmaması ne demek bilmeyebilirsin. İlk günden itibaren ona kendisinden başkasına güvenmemesi gerektiği öğretildi. Hata yaptık belki de. Ama eğer güvenebileceği tek insanın kendisi olduğunu düşünürse Annesinin onu terk etmesini normal karşılar diye umduk." Kederle gülümsedi. "Sanki herhangi bir çocuk annesinin terk etmesini normal bulurmuş gibi."

"Nermin..." Kadının adı öfke dolu bir tınıyla döküldü dudaklarından "Neden bıraktı. Yani eğer babasıyla evli olsaydı..."

"Daha karlı olmaz mıydı demek istedin." Doğan alaycı bir şekilde onun cümlesini tamamladı. "Öyle olabilirdi elbette. Kendisine ait bir parası olsaydı. Servet onunla evlendiğinde kadının evin içine bir bardak almasına bile izin yoktu. Tüm harcamaları kontrol altındaydı. Korumalar, dadılar, hizmetliler hepsi kadının attığı adımı oğluma bildiren birer casustu. Tek başına bir arkadaşıyla buluşmaya gidemezdi, evde herhangi bir misafire izni yoktu."

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin