Bölüm 24

20.2K 1.8K 151
                                    

Saye gözlerini bir anlığına kapatıp kendisini huzura teslim etti. Başı Pars'ın göğsüne yaslanmış, şöminenin önüne atılmış büyük yer minderlerini birleştirerek kendilerine yaptıkları yer yatağında gecenin sessizliğinin tadını çıkarıyordu. Yan yatmış bir kırmızı şarap şişesi yerde bıraktıkları şekilde yan yatmış bir halde duruyordu.

Şişenin bitmesi uzun saatlerini almıştı. İçmekten çok konuşmuşlardı. Belki de karşılaştıkları ilk günden bu yana bu kadar uzun konuşmuşlardı. Daha çok Pars'ın çocukluğundan. Pars kendi çocukluğu konusunda belki de ilk kez bu kadar cömert olurken Saye'nin çocukluğu konusunda ise bir o kadar ketum davranmıştı.

Adamın çocukluk anılarını büyük bir sessizlik içerisinde dinlemişti. Konuşmaktan hatta sormaktan korkarak sadece dinlemişti. En çok şaşırdığı ise kız kardeşleri ile arasındaki bağ olmuştu. Saye onun kardeşleri olduğunu biliyordu. Kendisinden oldukça küçük iki kız kardeş. İki kızın da uzun süredir yurt dışında yaşadıklarını öğrenmişti yaptırdığı araştırmada. Ancak nedense yakın olmadıklarını düşünmüştü.

"O aklından ne geçiyor?"

"Kardeşlerin."

"Ne olmuş o cadılara?"

Adamın bezgin sesine gülümsedi. "Abiler hep aynı galiba. Ayaz'ın sesini duyduğuma yemin edebilirim."

Pars'ın göğsünden gelen kahkaha yanağının altında titreşti. "Üç abi ve bir erkek kardeşin hayatını zindana çevirdiğini varsaymakta haksız mıyım?"

"Yaniiii" diye cevapladı nazlı bir tavırla. "Benim de kendime göre numaralarım vardı."

Pars başının tepesine bir öpücük kondurunca anın tadını çıkarmak ister gibi kısa bir an gözlerini yumdu. "Sana çok mu eziyet ettiler. Kıyamam." Adamla dalga geçerken bir an kendini başka bir dünya, başka bir hayatta olarak düşündü. Güzel bir dünya...

O esnada Pars yorgun sesiyle cevapladı. "Siz küçük kız kardeşler hep aynı olmak zorundasınız değil mi? Hep abilerinizin hayatını olduğundan daha da zorlaştırmak için elinizden geleni yaparsınız."

"Kızların en büyüğü senden on yaş küçük. Ne yapmış olabilirler ki?"

Adam, Saye'nin alaycı sesine gülümsedi. "İkisi de çok iyi kızlardır. Sadece..."

Pars'ın sesinin kısılıp hemen ardından sessizliğe gömülmesi Saye'nin başını kaldırıp adama bakmasına yol açtı. "Canını sıkan ne?"

"Burcu." Adam bir an tereddütle durakladı. Ardından devam etti. "Ateş sana Burcu'yla ilgili bir şey anlattı mı?"

Adamın göğsüne geri yatıp iyice yerleşti. "Sevimsiz bir geveze olabilir ama Ateş çenesini ne zaman tutacağını iyi bilir."

"Bundan dört yıl önce Burcu'nun erkek arkadaşı öldü. Kavga etmişler sanırım. Sonra da çocuk bir trafik kazası geçirmiş. Araba çarpmış. O an, orada ölmüş. O yaştaki bir çocuk için acı bir kader."

Bazı çocukların kaderi kötü olur diye düşündü Saye. Ama bazı düşüncelerin dile getirilmemesi daha hayırlı olurdu. Özellikle de peşi sıra nahoş açıklamalar gerektirenler.

"Burcu kötü etkilenmiş olmalı."

Adamın aldığı derin nefesle göğsü yükselip alçaldı. "Ateş'in otelinde bir kutu ilaç içecek kadar kötü etkilendi."

Saye hikayenin sonunda böyle bir şeyin geleceğini tahmin etmişti. O yaşların ne kadar dramatik yaşandığı hafızasında henüz tazeydi. "Ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemiyorum. Can'ı biliyorsun. En küçüğümüz. Onun intihar etmeye çalıştığını öğrensem bir dakika gözümün önünden ayırmazdım."

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin