Bölüm 18

20K 1.9K 200
                                    

Zaman soğuk bir kış gecesi... Mekan Burlesque... Kişiler: sıradan bir kadın ve sıradan bir adam.

Saye, Ateş'in Burlesque 'teki odasında kapana kısılmış bir kaplan gibi dolanan adama baktı. Tıpkı adı gibi görünüyordu. Yırtıcı, sert, vahşi. Sinirli ve öfkeliydi, olmaya hakkı olduğu gibi. Sessizce bekleyip adamın ilk öfkesinin, şaşkınlığının geçmesini bekledi. Her ne kadar adam hiç sakinleşecekmiş gibi görünmese de.

Pars bir dizi küfür savurup gözlerinde öfke dolu bir ifadeyle ona döndü. "Anlat!" dedi sertçe "en başından. Hiçbir şeyi atlama."

Ve Saye anlattı. Bildiği tüm detayları sırayla anlattı. Her kelime adamın inandığı, arkasına sığındığı surları birer birer yıkarken ikisi de dimdik, güçlü bir şekilde karşılıklı duruyorlardı. Son kelimesiyle birlikte Pars kafasını sallayıp bir küfür daha savurdu.

Saye kelimelerin gücünü iyi bilirdi. Bir insanın canını nasıl yakabileceklerini... bir yaraya nasıl derman olabileceklerini de o yarayı nasıl daha fazla kanatacaklarını da... Ama Pars'ın ihtiyacı olan daha fazla kanamaktı. Tüm gerçekle yüzleşip devam etmek zorundaydı. İçindeki tüm irini akıtmak, zehri akıtıp iyileşebilmek için kanı akmak zorundaydı. Kelimeler hançer olup adamın yüreğine saplanırken vicdanının sesini bastırdı bu sebeple.

"Teyzen sana neden yalan söyledi Pars? Neden Nalan Teyze'nin ölmesinin sorumlusunun babam olduğuna inanmanı sağladı?"

Saye adamın zihninde en başından beri aynı sorunun döndüğünü biliyordu. Adamın gözlerinde çakıp sönen şimşekler de bunun en büyük kanıtıydı. Pars sorusuna cevap vermek yerine hızla kapıya doğru adımladı. Saye adamın cevap veremeyeceği bir soru sorduğunun farkındaydı ve adamın o sorunun cevabını almak için sabırsızlandığını görebiliyordu. Pars kapıdan çıkmadan önce Saye bir kez daha seslendi. "Sorun hiçbir zaman benim ailem değildi, Moyan. Her zaman senin ailendi."

Pars ona döndü. Hayal kırıklığı, pişmanlık, huzursuzluk... Adamın gözleri aynı anda o kadar duyguyu barındırıyordu ki Saye o hislerin adamı boğacağını düşündü bir an. Pars cevap vermek yerine kafasını sallayıp odadan çıktı. Saye tek başına kapanan kapının ardından bakarken içinde büyük bir boşluk duygusuyla kaldı.

Hayatının son birkaç yılını Pars Moyan'dan nefret ederek geçirmişti. Pars'ın nefretinin öznesi olmaya alışkın olarak geçmişti yılları. Nefret güvenli bir sınırdı adam için. Tüm arzusu, tüm beğenisi, tüm isteği o nefretin arkasında kalıyordu. O nefret her ikisi için de güvenli bir bariyerdi. Tıpkı bir istinat duvarının yıkılışı gibi kısa bir süre tüm su bir sel halinde boşalacaktı. Her ikisi de yüzme biliyordu ama bazı fırtınalardan kurtulmak için yüzme bilmek yetmiyordu.

Saye sadece birkaç dakika önce öfkeyle çarpılan kapıyı sakince açtı. Merdivenlerden yavaşça inerken herkesin ilgisi sahnede devam eden "ilginç" şovdaydı. Kuzenleri hariç hemen herkesin ilgisi sahnedeydi, onlar ise üst katta bir fırtınanın koptuğunun farkında olarak gözlerini bir an bile oradan ayırmamışlardı.

Gözlerindeki merakı uzaktan bile okuyarak onlara ilerledi. Soracak soruları vardı. O sorulara bir cevabı var mıydı, ondan emin değildi. Aralarındaki mesafe kapanınca kuzenlerine bakmadan masadan çantasını aldı. "Dışarıda konuşalım" dedi sadece. Etrafında dönen kaosa aldırmadan hızlı adımlarla dışarı çıktı, valenin arabasını getirmesini beklerken kızların tanıdıkları birkaç kişiyle sohbet ettiğini duydu, muhtemelen onlar kendisinin de tanıdıklarıydı ama önemsemedi. Şu an tek ihtiyacı olan arabasına kavuşmaktı. Nihayet araba geldi, valenin içeri girmesi için tuttuğu kapıdan arabasına bindi.

Zihninde pek çok şey dönüyordu. Kelimeler, suçlamalar hatta inkarlar. Birazcık da isyan. Yaklaşan fırtınayı görebiliyordu. Göğün bulutlandığını, o bulutların renginin karardığını ve yağmur yüklendiğini hissedebiliyordu. Sağanak geliyordu.

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin