Mayıs 1987
Küçük oğlan henüz 6 yaşını kutlamıştı. Tıpkı doğum gününü kutladığı o günkü gibi bahçe kalabalıktı. Ama bu kez o günkü gibi neşeli alkışlar, balonlar ya da mumlar yoktu Rafet Dede sinirliydi. Teyzesine bağırıyordu. Oysa dedesi Nalan Teyzesine hiç bağırmazdı. Canan Teyzeye hep bağırırdı. Ama Nalan Teyze'ye hep çitlembiğim derdi. Oğlan çitlembik ne demek bilmiyordu ama Rafet Dede gülerek söylediğine göre güzel bir şey olmalıydı. Ama dede şimdi gülmüyordu.
Öfkeliydi. Yüzü tıpkı diz kapağına kadar uzanan çizmeleri gibi kapkara olmuştu. Korkuyordu. Annesinin arkasına saklanmak istedi küçük oğlan. Annesi de ağlıyordu. Anneanne ve nene gibi. Herkes ağlıyordu. Rafet Dede hariç. Oysa Rafet Dede ona "erkek adam ağlamaz" derdi. Anne ve teyzeler erkek adam değildi, belki de o yüzden ağlayabi....
Oğlan dedesinin sert tokadı Nalan Teyzesinin yüzünde patlayınca korkuyla çığlık attı. Annesinin elbisesini küçük avuçlarının arasına alıp sımsıkı tuttu.
"Orospu!" bu kelimeyi biliyordu. Kötü kelime. Kötü kadınlara söylenen kötü kelime. Ama Nalan Teyzesi kötü kadın değildi ki. Ona hep şeker verir, saçını okşar, "Yakışıklım" derdi. Hem Nalan Teyzesi çok güzeldi. Onu herkes severdi. Beline inen upuzun saçları vardı. Tıpkı ona okuduğu o masaldaki kuleye kapatılmış kız gibi. "Sen de prensin gelsin diye mi saçlarını uzatıyorsun teyze?" diye sorduğunda teyzesi gülmüş ve "hayır, yakışıklı" demişti. "O sadece bir masal."
Canan Teyzesiyle tıpatıp aynı da olsalar, Canan teyzesinden korkardı oğlan. Canan Teyze gülmezdi hiç, güzel konuşmazdı. Anneannesinin turşu küpünden turşu aldığı için kulağını çekmiş onu neneye söylemişti. Canan Teyze kötüydü. Ama Nalan Teyze ona küpü açıp içinden turşu almayı göstermişti. Nalan teyze güzel ve iyiydi.
Oğlan korkuyla dedesine baktı. Sonra da güzel teyzesine. Annesi her zamanki gibi bir köşede sessizce ağlıyordu. Annesi hep ağlardı. Babası da hep ağlatırdı annesini. Dedesi de. Ama Nalan teyzeyi kimse ağlatamazdı.
Bir gün Nalan Teyzesine sormuştu. "Teyze seni neden kimse ağlatamıyor. Annem hep ağlıyor" diye. Teyzesi o esnada atı Balkız'ın üstündeydi, omuzunda da silahı asılıydı. Oğlan silahına bakıp yeniden sormuştu. "Silahın var diye senden korkuyorlar, onda mı?"
"Evet yakışıklım." demişti teyzesi gülerek. "Bence de ondan."
Ama şimdi Nalan Teyzesinin silahı yoktu. Ama Rafet Dedenin silahı vardı. Belindeydi. Ona da büyük büyük deden kalmıştı. Rafet Dede bir kere anlatmıştı. Büyük büyük dede bu silahla düşman öldürmüş. Küçük çocuk düşman ne tam olarak emin değildi. Arka mahalledeki Ferit'i sevmiyordu. Belki de Ferit gibi biriydi büyük büyük dedenin düşmanı. Ama öldürmek ne onu pek bilmiyordu. Bir gün dedenin atı Dizdar Bey ahırda değildi. Seyis Musa amcaya sorduğunda öldü demişti. Oğlan anlamadığı için annesine bakmış, annesi de uzağa gittiğini söylemişti.
O zaman ölmek uzağa gitmek, öldürmek uzağa göndermek demekti. Rafet Dedesi babasını da uzağa göndermişti. O yüzden oğlan "anne babam öldü mü?" diye sormuş ama annesi kızmıştı. Oğlan hiçbir şey anlamamıştı. Uzağa gitmek kötü bir şey miydi ki?
Sonra birden Rafet Dede silahını çekti. Nalan Teyzesinin başı dimdik babasına bakıyordu. Teyzesinin silahı yanında değildi. Olsaydı Rafet Dede de ondan korkardı.
Ama yoktu. Sonra birden önce bir silah sesi avluyu doldurdu. Sonra da çığlıklar.
________instagram📷: @thevelvetquill
facebook 📱: Emel Altınsaçlı /sayfa: the Velvet Quill
Twitter🗨️: @theVelvetQuill1
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
RomanceAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...