"Aslında giden değil kalandır terk eden
Giden de bu yüzden gitmiştir zaten"
Terk Eden/Murathan Mungan
Pars, kravatını düzeltip salona girdiğinde karşısında gördüğü manzaraya pek de şaşırmış sayılmazdı. Erhan Kalkınç, elli beş yaşında, ünlü bir mimar, iş adamı ve hayırsever, ve adının yanına aldığı pek çok sıfatla birlikte Servet Güray'ın yakın bir dostu olduğu için Kalkınç Yapı Grup'un düzenlediği bir gecede elbette bütün Güray Klanını bir arada görmek mümkündü.
Kusursuz bir yılbaşı partisinden bekleneceği gibi, kadınlar çoğunlukla, siyah, altın rengi ve şüphesiz kırmızı kıyafetlerinin içinde göz alıcı görünüyorlardı. Ama kafanızı biraz çevirip Erhan Kalkınç'ın masasına baktığınızda büyü tamamıyla bozuluyordu. Servet Güray babasının tipik bir kopyası olarak abisi Mehmet Güray'la birlikte ortalarına oturmuş babalarına eğilmiş ciddi bir ifadeyle bir şeyler tartışıyorlardı. İki adamın iki yanında eşleri oturmuştu. İkisi de orta yaşlarını süren kadınlar gerek çarpıcı gerekse sıra dışı güzellikleriyle Güray Klanının yanında sönük kalmamayı başarmışlardı. Büyük kardeş Mehmet Güray'ın eşi Gülsüm sıra dışı bir güzelliğe sahipti. Bir kadın için fazla kemikli yüz hatları, keskin, sivri hatlı çenesi yüzüne sert bir ifade verse de derin ve anlamlı bakan acı kahve gözleri o keskin ifadeyi yumuşatıp dikkat çekici bir güzellik ortaya koyuyordu. Servet Güray'ın eşi Bridget ise klasik bir Fransız güzeliydi. İri, siyaha çalan koyu renk gözleri, kısa kesilmiş siyah saçları, incecik fiziği ve beyaz teninde bir bayrak kadar gururla göze çarpan koyu kırmızı rujuyla sağlıklı her erkeğin aklını başından alacak bir güzeldi. Güzel kadınlarla, akıl almaz maceralar yaşayan Servet Güray... Kanı damarlarında delicesine akarken Pars bakışlarını adamdan ve karısından çekti. Ne yeriydi ne de zamanı...
Masada abilerinin karşısında oturan iki kız kardeş Neşe ve Şirin, Doğan Güray'dan aldıkları parlak mavi gözleriyle herhangi bir mücevhere ihtiyaç duymamışlardı. Yine de dört kadının tüm asaletine ve güzelliğine rağmen salondaki herkesin tüm odak noktası yan yana sıralanmış ve dört kuzendi. Pars'ın bakışları önce siyah simokini içindeki Ateş'i hemen ardından da onun yanında oturan Nil'i buldu. Mavi-yeşil gözler tüm kalabalığa inat birbirine kenetlenmişti ve Pars muzip bir şekilde o gözlerdeki ifadeyi fark etti. İkisi de dünyayı yok sayar bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Nil'in hemen yanında oturan Mercan eğilmiş İklim'le konuşurken sırtını kocasının göğsüne yasladığının farkında bile değildi, tıpkı İklim'in kuzeniyle konuşurken bir yandan da kocasının elini okşadığının farkında olmaması gibi.
Ama gözlerinin aradığı, kabul etmek istemese de bambaşka biriydi. Saye orada, masanın tam ortasında Nil ve Ayaz'ın arasında oturuyordu. Pars içinden geçen duygulara anlam veremedi. Bir kadın en son ne zaman bu kadar ilgisini çekmişti, bir kadına duyduğu özlem en son ne zaman bu kadar içini acıtmıştı, bilmiyordu.
Şampanya rengi elbisesinin içinde başka bir kadın bir melek kadar masum görünebilirdi. Her kadın öyle görünebilirdi. Elbisenin kusursuz bir zarafeti vardı. Saye yanına gelen kadını öpmek için oturduğu yerden kalkınca Pars nefesinin kesildiğini hissetti. Ölçülü bir göğüs dekoltesi olan elbise yere kadar uzanıyordu. Ama kadının o yuvarlak hatlı fiziğine oturan elbise bir günah gibi görünüyordu. Saye başını yavaşça çevirdi ve o an bakışları buluştu.
Kadının o vahşi bir kedinin gözlerini andıran gözlerinden kederli bir ifade gelip geçti. Kısa bir an. Saye hemen toparlandı. Yüzüne o şahane gülüşlerinden birini yerleştirdi ve rotasını ona çevirdi, kendisine doğru yürürken elbisesinin yırtmacı açılıp kapanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
RomanceAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...