Ayrılmamız lazım.... Kelime aralarında asılı kaldı. Bergüzar'ın kapının koluna uzanan eli havada kaldı ve Pars sanki kendi söylediğine inanamıyormuş gibi gözlerini yummuştu. Ama doğru olanın bu olduğunu biliyordu. Onu kandıramazdı. Kendisi böyle bir yalanla yaşamaya devam edemezdi ve Bergüzar da geçirdikleri onca zamandan sonra daha dürüst bir adamı hak ediyordu. Ona hak ettiği değeri verecek adamı. Ve o adam belli ki kendisi değildi.
Bergüzar ona döndü... Ve Pars'ın yüreği burkuldu. Kanadı kırılmış küçük bir serçe gibi görünüyordu. Kendisini bir an vahşi bir yaratık gibi hissetti. Adını aldığı o vahşi yırtıcı gibi. Kadının ağzı sanki bir şey söylemek istermiş gibi açıldı. Yapamayarak derin bir nefes alıp kapattı. Sessizliği bozan yine Pars oldu. "Özür dilerim. Sana bunu yapmak istemezdim. Üzgünüm."
"Neden? Daveti kabul ettiğim için mi?"
Kendisini daha aşağılık hissetmesi mümkün müydü acaba? "Hayır. Bergüzar." dedi utanç içinde. Kendisine bu duyguları yaşattığı için Saye'den ve ona karşı koyamadığı için kendisinden nefret ediyordu. İkisi de korkunç insanlardı. "Daveti kabul ettiğin için değil." Durdu. Gerçeği bilmedikleri sürece Bergüzar gibi insanlar sorunun kendilerinde olduğunu düşünürlerdi. Hayatlarındaki insanın onları aldattığını değil. Söylemek zorundaydı. "Sorun senin yaptığın ya da yapmadığın bir şey değil Bergüzar. Sorun benim yaptığım bir şey."
Bergüzar'ın bedenindeki ani rahatlamayı gördüğünde irkildi. Kadın uzandı ve elini tuttu. "Sorun her neyse halledebiliriz Pars."
Kendisini vurmak istiyordu. Saye'yi de. "Halledemeyiz, Bergüzar" dedi, esefle. "Bu halledebileceğimiz bir sorun değil."
"Anlamıyorum."
"Ben başkasıyla birlikte oldum." Öylece söyleyiverdi. Ve kelimeler ağzından çıktığı an Bergüzar'ın kalbinden gelen kırılma sesini duyabildi. O kadar fiziksel bir yıkılmaydı ki...
"Nasıl... Pars... Neden..." Bergüzar gözlerinden yaşlar süzülürken elini ağzına kapatmış bir halde anlamsız kelimeler mırıldanıyordu. Nasıl... Neden... bu soruların hiçbir anlamı yoktu.
"Özür dilerim Bergüzar. Hak ettiğin şey sadık ve seni seven bir eşti. Benim gibi bir adam değil. Özür dilerim."
Bir çığlık bekledi. Belki dramatik bir sahne. Biraz vurdulu kırdılı bir sahne. Ama hiçbiri olmadı. Bergüzar bir kere bile yüzüne bakmadan arabadan indi ve güçlükle ayaklarının üzerinde durarak apartmanın girişine doğru ilerledi. Pars gecenin kalanının nasıl devam edeceğini biliyordu. Göz yaşları içinde ve ağlayarak...
Bir insanın kendisinden daha fazla nefret etmesi mümkün değildi.
Arabayı yeniden çalıştırıp sürdü. Nereye gittiğini bilmeden....
Aynı saatlerde Saye aynanın karşısında çırılçıplak bir halde durmuş kendisini seyrediyordu. Gözleri, ten rengi, saç rengi, boyu, hatta gülümsemesi bile annesine benziyordu. En acı veren tarafı ise ruhunun da benziyor olduğu gerçeğiydi. Gözlerini aynada gördüğü gerçekliğe kapatıp banyoya doğru ilerledi. Yıllardır yaptığı gibi yine o gerçeği görmezden gelmek istedi. Sıcak suyu açtı, su buharlar saçarak küveti doldururken Saye yerdeki şarap şişesine uzandı ve büyük kadehi ağzına kadar doldurdu. Uyuşana ve mümkünse unutana kadar içmek istiyordu.
Elinde kadehle suyun ve köpüğün kapladığı küvete girdi. Başını küvetin kenarına yaslayıp gözlerini yumdu ve uzun zamandır ilk defa gözünden yaş süzüldüğünü fark etti, biraz da şaşırarak.
Saye o gece saatlerce ağladı ve saatlerce içti. Ne uyuştu ne de unuttu. Tam tersine yaşadığı her şey bir gün doğumu kadar berrak ve aleniydi. Her anı bir lanet gibi zihnine kazınmıştı ve gün ışırken nefretle ve dehşetle kabullendi. Giderek nefret ettiği annesine dönüşüyordu. Küvetten çıkıp bornozuna uzanırken söylendi. "Kendine bile dürüst değilsin Saye. Çoktan Nermin'e dönüştün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)
RomanceAşkta ve Savaşta her şey mübahtır... Güzel... Güçlü... Tutkulu... Acımasız. Saye Güray bitti demeden perdeler inmez. Güzelliğinin ardında tehlikeli ve tahmin edilemez doğasını gizleyen Saye'nin rakibi bu kez en az onun kadar acımasız. Tüm gözler Par...