Bölüm 11

25.2K 2K 174
                                    

Saye adamın fırlattığı hançeri zarafetle sırtından çıkardı. Yıllardır, herhangi birinin canının yandığını görmesine izin vermemişti. Vermeye de niyeti yoktu. Annenin seni hiç istemediği, seni bir adamın cüzdanından para çekmek için peydahladığı gerçeği gibi mi? Pars'ın haklı olduğu konu annesinin para düşkünü bir sürtük olmasıydı. Haksız olduğu konu ise Saye bu gerçekle yıllar önce barışmıştı. Bunu çok zor bir yolla öğrenmişti ama annesinin sevme kabiliyeti yoktu. Ve bu yüzden ağlamak Nermin'in skor hanesine bir puan eklemekten başka bir işe yaramıyordu.

"Ben... özür..."

Adamın cümlesini tamamlamasına izin vermedi. "Kendine sakla! İlgilenmiyorum."

"Çok ileri gittim." Pars gerçekten üzgün görünüyordu. Gerçekten... Ama bir sonraki cümlesi ona karşı neden yumuşamaması gerektiğinin ilanı gibiydi. "Babanın yaptıklarının sorumlusu sen değilsin."

Sadece gülümsemekle yetinebilirdi. Ama Saye bir ihaneti asla cezasız bırakmazdı. Ve Pars belki bir istisna olabilirdi fakat şu anda değil. Adamla arasındaki mesafeyi açıp onu dikkatle süzdü. "Ne yüce gönüllü bir itiraf. Bunun karşılığında benden ne beklediğini anlamasam da teşekkür ederim."

"Kızgın olmanı anlıyorum." Pars aralarındaki mesafeyi kapatmak için ona doğru adımlasa da Saye mesafeyi korumayı tercih etti. Söz konusu Pars olduğunda sınırları dikkatlice belirlemek gerektiğini anlamıştı. Adama altı kırmızıyla üstü fosforlu kalemle çizilmiş kalın bir sınır gerekiyordu.

Pars kendi kurallarını koymaya, kendi kurallarıyla oynamaya alışkın bir adamdı. Saye de öyleydi. Ve Saye şu kısacık anda bile adama karşı gardını düşürmesinin onun eline üzeri mücevherli gümüş bir hançer tutuşturup sırtını dönmekle eş değer olduğunu anlamıştı.

O yüzden taviz vermeden devam etti. "Sorun benim kızgın olup olmamam değil. Ben hata yapmaktan hoşlanan biri değilim, Moyan. Her fani gibi benim de aptalca davrandığım zamanlarım var. Ama aptalca davranmak, aptalca davranmaya devam etmek için bir mazeret değil."

"Bak, haklısın. Söylediğim söylememem gereken, gereksiz ve aptalca bir sözdü."

"Hayır. Değildi." Saye bu kez gerçekten gülümsedi. "Söylediklerin aklından geçenlerdi. Bir öfke anında öylesine dilinden dökülmüş sözler değildi. Tam tersine sen osun. Bizim aramızdaki bu. Bundan üç gün önce nasıl davranıyorsan şimdi de öylesin. Saçma sapan akıl karıştırıcı hormonlar olmadan, düşmanının kızının yüzüne ne hissediyorsan ne düşünüyorsan haykıran adamsın. Aşağılık bir davranış olması dürüstçe olduğu gerçeğini değiştirmez. Nihayet maskeni çıkardığına, hikâyenin yakışıklı, iyi niyetli, yüce gönüllü jönü rolünden sıyrıldığına memnunum. Sonunda ikimiz de benim hakkımdaki gerçek düşüncelerinden eminiz."

"Bak, Saye. Bunu bu şekilde yapmak zorunda değiliz. Senin canını yakmak... Sana savaş açmak.... İstediğim şeyler bunlar değil."

"Hayır, bunlar." Kafasını şiddetle iki yana salladı. "Sadece o hafta sonundan sonra kabul etmek istemiyorsun." Derin bir nefes çekip hüsranla adama baktı. "İnkâr ya da itiraz edecek değilim. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım." Dudaklarına edepsiz, oyuncu bir gülümseme kondu, uçtu. "Ve kıyas yapabilecek kadar çok şey yaşadım." Adamın açıklamadan hoşnut olmadığını belli edercesine çatılan kaşları mülteci bir mutluluk saldı içine. "O kadar beklenmedik, o kadar acele ve bir o kadar zevk doluydu. Her bir anında bedenimin yeniden doğduğunu hissettim. Evet. Ama bu kadar Pars." Görüntüleri uzaklaştırmak ister gibi bir kez daha salladı başını. "Aşılmaması gereken yeteri kadar sınırı aştık. Artık durmamız lazım. Sen benim ailemden nefret ediyorsun ve ben de bu yüzden senden nefret ediyorum. Başladığımız yere dönmek her ikimiz için de en iyisi. Daha az karmaşık..."

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin